RUMELİ BALKAN DERNEKLERİ FEDERASYONU
YUNANİSTAN’DA GARİP ŞEYLER OLUYORYUNANİSTAN’DA GARİP ŞEYLER OLUYOR Pek kimsenin önemsediği acı bir gerçektir, kriz şartlarında herkes ve her yer gizli bir dejenerasyonun etkisine girer. Kimi küf bağlar, kimi çürük gibi kokmaya başlar. Herkes bir süre sonra kendisine yabancılaşır ve kurumlar da işlevselliğini yitirirken, kendisine yabancı sahalarda yeni işlevler bulup üstlenir. Atina’da da öyle oluyor. Yunanistan’da yeni bir hükümet krizi yaşanıyor. Başbakan Andonis Samaras, PASOK’un parti başkanı Evangelos Venizelos, DIMAR’ın parti başkanı Fotis Kouvelis, yani krizdeki ülkeyi yönetmeyi deneyen koalisyonun liderleri bir konuda uzlaşamadılar. Elbette krizdeki bir ülkede, üstelik koalisyon şartlarında, hatta farklı görüşleri savunan partilerin liderleri anlaşamayabilir. Zaten tuhaflık da bu durumda değil. Taraflar, adı sayılan zevat bir yasa tasarısı konusunda uzlaşamadılar. Söz konusu yasa tasarısı, “ırkçı nedenlerle gerçekleşen şiddet eylemlerini ve nefret propagandasını” kapsıyordu. Yasa tasarısını hazırlayanlar “insanları ve grupları ırkçı, ten rengi, dini, cinsel kimliği, kökeni ve milli aidiyeti” sebebiyle saldırıya veyahut tacize maruz bırakanların cezalandırılmasını talep etmişti. Elbette böyle bir yasa her ülkede muhakkak olmalı. Ama sorun şu ki, Yunanistan’da söz konusu yasaya gerçekten çok büyük ihtiyaç olduğu gösteren çok fazla sayıda suç işleniyor. Adalet Bakanı Antonis Roupakiotis söz konusu yasayı başbakanın talimatı üzerine Mayıs ayının başlangıcında hazırlattı. Başbakan Samaras’a göre Avrupa Birliği müktesebatı esas alınarak yürütülen çalışmalar aslında 2010 yılında tamamlanmak zorundaydı. Samaras bu gelişmeden de memnundu, ama partisinde herkes aynı fikirde değildi. Nitekim söz konusu yasa tasarısına “düşünce özgürlüğüne müdahale” ettiği iddiası ile itiraz edenler oldu. Kriz ülkesinde ve kritik dönemde Samaras, daha büyük zorlukları göğüslemeye hazır değildi ve 1979 yılında yapılan bir yasanın bu konudaki ihtiyacı karşıladığını savunarak girdiği yoldan geri adım attı. Aslında Samaras doğruyu söylemiyordu. Söz konusu çok eski yasal düzenleme sadece ırkçı saldırganın kurbanı olan kimsenin hukuki başvurusu ve suç duyurusu halinde, suçluların cezalandırılmasını öngörüyor. Bunu muhakkak herkes gibi Samaras da biliyordu. Koalisyon dönemlerin geleneğidir, koalisyon partilerinin kaçınılmaz kaderidir; Koalisyon dönemlerinde, koalisyonun dışında kalan ve siyasi yelpazede uç noktalarda yer alan partiler kuvvetlenir. Nitekim Yunanistan’ın başbakanı da yaptığı bu “u dönüşü” ile ırkçı Altın Şafak (Chrysi Avgi) partisinin koalisyona tepki oylarını toplamasını önlemek istedi. Zaten Yeni Demokrasi Partisi de sıklıkla “ırkçılık karşıtı yasaya destek vermeyeceğini” ilan ederek, bir bakıma pokerdeki potu yükseltti. Hatta Yeni Demokrasi Partisi’ne göre “zaten toplum’da yaygın olan bu fikirleri yasaklamak ve son seçimlerde bu fikirlere göre oy veren 400.000 Yunanın ağzını kapatmak olamaz”… Yunanistan’da Altın Şafak son seçimlerde -yaklaşık bir yıl önce- yüzde 7 oy aldı ve şimdilerde anketlerde, kamuoyu araştırmalarında yüzde 12 dolayında görülüyor. Görüldüğü kadarıyla Altın Şafak Yeni Demokrasi Partisi’nin ve solcu SYRIZA partisinin sadece yüzde 3 oy gerisinde. Yahudi soykırımın olduğunu inkar eden ve her fırsatta kameralara Hitler selamı veren, nasyonal sosyalist ruhlu parti lideri Nikos Michaloliakos söz konusu yasa tasarısının sadece partisinin yükselişini durdurmayı hedeflediğini iddia ediyor. Nikos Michaloliakos Yunan halkını ve siyasi sistemi illegaliteye geçmekle de tehdit ediyor. Ama bu üslup dahi koalisyonu sadece “oy hesapları çerçevesinde” rahatsız ediyor. Altın Şafak’ın Türkler ve Türkiye hakkında söylediklerini zaten umursayan yok. Altın Şafak’ın Müslümanlar ve İslam hakkındaki tutumu da kimseyi rahatsız etmemiş gibi görünüyor. Altın Şafak’ın “İstanbul’u ve Batı Anadolu’yu Türklerden geri alma” iddiası ve “Yunan saf ırkının ıslahı için herkesten gen haritası çıkarmak maksadıyla kan testi istemesi” de öyle… Sonuçta oy dengeleri ve siyasi pazarlıklar Avrupa’nın içerisinde, Avrupa Birliği sınırlarında ve Avro Bölgesi’nde bütün bunların giderek olağanlaşması neticesini doğuruyor. Yunan polisinin bir türlü yakalamayı beceremediği Altın Şafak üyeleri, eğer söz konusu ırkçılık karşıtı yasa tasarısı çöpe gitmeyip yasalaşsaydı, hapse girerlerdi. Ama o zaman da Yunan halkı koalisyondan daha az beklenti içine girip, daha fazla Altın Şafak’a ilgi duyarlar. Ama Yunanistan Komünist Partisi’nin “sol hareketlere karşı kullanılacağı” iddiasıyla destek vermediği “ırkçılık karşıtı yasa tasarısı”, şimdilik çöpte. Ama galiba çöpte olan ve çöpe giden, Atina’da birkaç sayfadan daha fazlası oldu. Yunanistan’da mutsuzluk arttıkça, ırkçılık da artıyor. Yunanistan’da fakirlik arttıkça, faşizm güçleniyor. Yunan halkı hükümetin peş peşe uygulamaya koyduğu tasarruf tedbirlerinden dolayı son derecede kaygılı. Atina ekonomiyi işler halde tutmak için yeni tasarruf uygulamaları başlattı. Eğer Atina bu uygulamasında başarı sağlarsa, Avrupa’dan 8,8 milyar EUR tutarında kredi alacak. Atina birkaç ay içerisinde kamu personelini kitleler halinde işten çıkaracak. Yunan hükümeti ile Yunan halkı arasındaki ipler kopmak üzere. Hükümet kamu hizmetlerini azaltma kararı aldı. Ayrıca vergiler yükseltiliyor ve mesai saatleri uzatılıyor. Ancak Samaras’ı 2014 yılına kadar 15.000 memuru işten çıkarmaktan alıkoyacak herhangi bir engel yok. Samaras bu yıl içerisinde 4.000 memuru evine işsiz gönderecek. Samaras 2015 yılının sonuna kadar 150.000 kamu istihdamının kaldırılacağının sözünü de verdi. Asgari ücret de neredeyse yüzde 50 azaltıldı. Solcu SYRIZA söz konusu uygulamaların anayasaya aykırı olduğunu iddia etti, ama herhangi bir sonuç elde edemedi. Gelir düzeyi ve refah seviyesi krizin öncesinin üçte birine inen Yunan halkı giderek daha fazla zorlanıyor. Çünkü Atina’daki koalisyon kendisini Yunan halkına hesap vermekle mükellef kabul etmiyor. Buna yüzde 60’ı işsiz olan gençler de dahil. Atina’daki hükümet sadece Troyka’nın müfettişlerine hesap veriyor. Samaras için muhatap yüzde 27’si işsiz kalan Yunan halkı değil, sadece Avrupa Komisyonu, Avrupa Merkez Bankası, Uluslararası Para Fonu ve Avro Grubu yöneticileri. Altı yıldır küçülen Yunan ekonomisi 2013 yılında da küçülecek. Bu yıl yüzde 4,6 küçülme bekleniyor. Elbette bu durum için normal demek kolay değil. Çünkü “Yunanistan’ın kurtarılması” giderek daha fazla biçimde “Irak’ın özgürleştirilmesine” benzemeye başladı. Bugün Irak ne kadar özgür ise, Yunanistan’da o kadar kurtarılmış halde. Artık Yunanistan’da -demokrasinin beşiğinde- bunlar oluyor. Ayrıca metro ve liman çalışanları ile öğretmenlere grev yasağı getirildi. Eğer bu kesimlerden yine de greve giden olursa, hapse atılacak! (diplomatikgozlem) |
1116 kez okundu |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |