RUMELİ BALKAN DERNEKLERİ FEDERASYONU
GARP okumaları…GARP okumaları… Oryantalistlerin üç yüz yıl önceden başladıkları üç kıtalı, üç hilalli devletimizi parçalama; topraklarımızı paylaşma, petrol coğrafyasını sömürme projeleri için kurdukları enstitüler, yetiştirdiği beyinler ve bunların opositeleri (karşıtları) karşılıkları adeta cıvata ve somun gibi farklı gözüken, aksi gözüken fakat aynı amaca hizmet eden oksimoronları, parçalanan ana gövde biz ve diğer kurulan peyke devletçiklerde ki yetiştirdikleri eğittikleri, peyledikleri, besledikleri, sıfatlarıyla taçlandırdıkları, makamlandırıp maaşlarını dahi bize ödettikleri batı tipi adamları, batı suratlı, batı sıfatlıları sakın batıya karşı zannetmemeliyiz. Bizim kültür jargonumuzda Mankurt, batılıların Zombi dedikleri işte bu kendi kültür ve harsına kendi özüne, evladına, ayaline tasallud eden aklı alınmış cüppeli ve rütbeli mahlukattır. Oryantalizmin zıttı veya karşıtı gibi gözüken oksidentalizm de işte böyle işlenmiş bir danteldir. Fransa da Kürt mü var ki Kürdoloji Enstitüsü kurmuş, Türkoloji Enstitüsü kurmuş? Almanın Orient Enstitüsünün ne yeri bellidir, ne de üyeleri. Toplanır probleme çözüm bulur, raporunu yazar, dağılır. Bunlar da anlayana?? Tıpkı Antisemitizmin de; semitizmin bir projesi olduğu gerçeği gibi. Oksidantalizm de Oryantalistlerin parçalanan coğrafyanın her parçasında ektikleri zehirli fikirlerin ve bıraktıkları bekçilerin sığınağıdır. Batı yetmeleri sıfatlarımız mı ne? Profesör, General, Yargıç ve Diplomat yeterli değil mi?. İspatı için üç başlık ve konu sunacağım; araştırmacılarımız geliştirsin. Bir de soru??? 1-) Bon Pour L’orient; Fransız üniversitelerinin verdiği diplomaların arkasın da bulunan ibare. Diplomanın Batı’da kullanılamayacağını yani bir şey ifade etmediğini ancak doğuda Türkiye, Cezayir, Mısır gibi ülkelerde kullanılabileceğini ifade eder. Diploma sahibinin ikinci sınıf bir eğitim aldığını vurgulamak için kullanılmıştır. Aşağılama amaçlı bu ibare “şark için iyidir” anlamıyla birlikte aslında “Batı için yetersiz ama Doğu için yeter de artar bile” anlamında tasarruf edilmektedir batı akademilerinde. “Batı’da kabul görmeyecek ama şöyle biraz Doğu’ya doğru yol alsa, orada el üstünde tutulacak” şeyler için kullanılan bu ibareyi görmesine rağmen “Doğu”, “Evet, bizde geçer, buyrun!” demiş ve kişiyi el üstünde tutmuştur. Ham meyveleri bize yedirerek sindirim sistemimizi çökerttiler, bağışıklık sistemimizle oynadılar. Yetişmeden gönderdikleri bu adamlara sunulan koltuk ve makamları hep kendi menfaatlerine kullanmayı bildiler. Dediklerini yapmayanlara, tehdit unsuru olarak kullandılar. Garbiyat Enstitüsü oksidentalist’lerin düşün yolu üzerine değil, oryantalistlerin gizledikleri ilimleriyle yetiştirdikleri beyinlerin aldığı ilim üzerine yoğunlaşmıştır. Bize Batı’dan aldığımız hiçbir şeyi sorgulamayı öğretmedikleri gibi; kendi icatları …izm’ler bizdeki uzantıları vasıtasıyla …….’cılık, …….’çülük işlere, fikirlere dönüşmüş, fikir ve siyaset dünyamız kamplara ayrılmış yıllar heder edilmiş, ömürler boşa geçirilmiş, gençlik adeta meşguliyetle tedavi edilme modeliyle çürütülmüştür 2-) 1922 yılında Fransa’da Le Kemalizm adıyla kitap basılıyor.(Yılı çok önemli) 3-) 1919 yılında yazılmış Türk İnkılapları (Turkish Revoutions) adlı Arnold TOYNBEE’nin kaleminden çıkma el yazma çalışmaları bulunuyor. Bu yıllar ve tarihler sizlere bir şeyleri ziyadesiyle ifade etmeli. Soru; Almanya 1945 de yerle bir oldu, Japonya yeksan oldu. Güney Kore küllerinden doğdu. Onlar nerelerdeler, biz yerler de??? Sonuç; yemek dışarıda hazırlanıyor. Bıçak İngiliz aşçının elinde, Fransız da garson, Rum; o komiydi. Şimdi Sam amca hepsinin patronu, Para da Samuelden. Günlük servisler değişebilir rum çıkar, kürt girer, arap çalar. Kürt çıkar, ermeni diasporası girer ama ana oyuncular sahne gerisinde hep aynıdır. Bize dolmayı yuttururlar. Güneşi ardımıza alıp, ciğerlerimizi Anadolu havasıyla doldurulup Batı’ya bakmalıyız. Güneşin battığı Kızıllıkta yok olmalı bakışlarımız. Beyinlerimiz orada yoğunlaşmalı, kaynamalı, mefkure fışkırmalı. O sihirli kızıllık ve o meridyen, daha sonraki ufku müjdecisi olmalı. Yeni fikrin ve heyecanların ve de uyanışların, bir şafakta bir şafağa doğacak bir büyük Hilâl’in muştusu olmalı. Batı Ruhumuzu çaldı, geri almamızın zamanı geldi. Bir ayağı şarkta, bir ayağı garpta. Anadolu’da dimdik ayakta: Durabilmenin tılsımı yüzümüzü garba dönerek orayı gözümüzle değil, beynimizle okumayı başarmamızla olacaktır. Garbiyata çalışanların misyonu, ola ki; bu olmalı… |
2692 kez okundu |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |