• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • https://twitter.com/rumelibalkanfed

                      
RUMELİ BALKAN DERNEKLERİ FEDERASYONU

"Balkanlarda Barış ve Türkiye: Kültürel ve Ticari Diplomasi" konulu sempozyum 28 – 30 Mayıs 2014 tarihlerinde yapıldı.


BALKANLARDA BARIŞ VE TÜRKİYE: KÜLTÜREL VE TİCARİ DİPLOMASİ SEMPOZYUMU YAPILDI

İstanbul Ticaret Odası (İTO), İstanbul Ticaret Üniversitesi ve Yıldız Teknik Üniversitesi tarafından düzenlenen "Balkanlarda Barış ve Türkiye: Kültürel ve Ticari Diplomasi" konulu sempozyum 28 – 30 Mayıs 2014 tarihlerinde yapıldı.

İstanbul Ticaret Odası (İTO), İstanbul Ticaret Üniversitesi ve Yıldız Teknik Üniversitesi tarafından düzenlenen "Balkanlarda Barış ve Türkiye: Kültürel ve Ticari Diplomasi" konferansın açış konuşmalarını,TC Dışişleri bakan Yard.B.Elçi Naci Koru,İTO Yönetim kurulu Başkanı İbrahim Çağlar,İ.Ticaret Ün.Rektörü Prof.Dr.Nazım Erken,YTÜ Rektörü Prof.Dr.İsmail Yüksel yaptılar.

Balkanlardaki gelişmelerin siyasi, diplomatik, ekonomik, kültürel ve eğitim boyutunun ele alındığı ve 3 gün süren sempozyum kapsamında 11 farklı oturum düzenlendi ve büyükelçiler, akademisyen ve araştırmacılar sunum yaptılar.

Üniversite öğrencilerinin konuşmacı olarak katıldığı 2 panelin de yer aldığı sempozyumda, Türk dış politikasının Balkanlarda son dönemdeki yönelimi ve Balkan ülkelerindeki Türk, Müslüman toplumların durumları tartışıldı.

Damir DZANKO-Bosna Hersek Büyükelçisi, Goran TASKOVSKI-Makedonya Cumhuriyeti Büyükelçisi, Genci MUCAJ-Arnavutluk Cumhuriyeti Büyükelçisi, Avni SPAHIU-Kosova Cumhuriyeti Büyükelçisi'nin katıldığı ve oturum başkanlığını Prof.Dr.Mim Kemal ÖKE'nin yaptığı '21 Yüzyılda Balkanlarda Barış ortamı ve Diplomasi' konulu Diplomasi panelinde Balkan Ülkesi olup aynı zamanda Avrupa Birliği üyesi olan diğer Balkan Ülkelerinin büyükelçilerinin bulunmayışı ise dikkatleri çekti.


 
‘Yunanistan Batı Trakya’daki Türk Azınlık Üzerine Bir İnceleme”

Sempozyumda Türkiye’nin Balkanlar’daki Eğitim Faaliyetleri  başlığı altında Trakya Üniversitesi Balkan Araştırma Enstitüsü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Ali HÜSEYİNOĞLU “Avrupa Birliği’nin Güneydoğusunda Azınlık Eğitiminin Gelişimi: Yunanistan Batı Trakya’daki Türk Azınlık Üzerine Bir İnceleme” konulu sunumunu yaptı.
 
Aslen Gümülcine’li olan ve Sussex Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümünden doktora ünvanı alan Yard.Doç.Dr.Hüseyinoğlu,sunum sonunda öğrencilerin ve akademisyenlerin sorularına da cevap verdi.



Soru-Cevap bölümünde;


Rumeli Balkan Federasyonu Genel Başkan Danışmanı ve Yuntürk Yönetim kurulu üyesi Hasan Hasanoğlu’nun;

'Batı Trakya Türk Cumhuriyeti’nin sonlandırılmasındaki tarih 29 Ekim 1913,Türkiye Cumhuriyeti kuruluşu 29 Ekim 1923’tür.

10 sene sonrasında Türkiye Cumhuriyeti kuruluşunun  29 Ekim olarak seçilmesi sizce bir tesadüf müdür?

Hatay’da olduğu gibi misaki milli sınırları içerisinde olan bu ve bunun gibi toprakların katılımı daha sonrasına bırakılmış olabilir mi?'

sorusuna Yar.Doç.Dr.Ali Hüseyinoğlu:


'Ne düşünüldü onu bilemem ve bu konuda yorum yapamam. Ama o zamanın şartlarında Türkiye’deki iktidar Batı Trakya Türk Cumhuriyeti’nin kurulmasına sıcak bakmamış ve sonlandırmıştır.’ dedi.

Avrupa ve Dış Politika Yunan Vakfı’nda (ELIAMEP)'de  araştırma görevlisi olan Gina Panagopoulou:

'Yunanistan’da Batı Trakya’da az sayıda Türk yanında çoğunluk Pomak,Çingene ve Romenlerden oluşmaktadır.

Fakat Hüseyinoğlu Müslüman Azınlıktan israrla 'Batı Trakya Türk Azınlığı ' diye bahsetmektedir.,Lozan’da 'Müslüman Azınlık' diye geçtiği halde niye özellikle ‘Türk’ kelimesini kullanıyor?' diye sordu.

Hüseyinoğlu soru üzerine bu sorunun da bir önceki soru gibi yoruma dayalı ve siyasi içerikli olmasına rağmen cevap vermek istediğini belirterek;

'Kendim de Batı Trakya Türk Azınlığı mensubuyum.Yaptığım araştırmalarda, içerisinde yaşadığım toplumda, karşılaştığım durumlarda çoğunlukla kendilerini 'Türk' diye tanımlayan ve Türkçe konuşan,Türk örf-adetlerine göre yaşayan insanlarla karşılaştım.

Dolayısıyla 'Müslüman ve Türk' kelimelerini beraber kullanarak 'Batı Trakya Müslüman-Türk Azınlığı' diyorum.

Azınlık içerisinde kendini başka etnik gruptan görenler olabilir fakat azınlık insanının çoğunluğu kendilerini 'Türk' olarak addetmektedirler.’ dedi.


 
3 gün süren sempozyuma Rumeli Balkan Dernekleri Federasyonu adına katılan Genel Başkan Danışmanı Hasan Hasanoğlu,sempozyumun son günü  Rumeli Balkan Dernekleri Federasyonu’nun Balkan Savaşlarının 100.yılı münasebetiyle gerçekleştirdiği ‘Balkanlar ve Göç’ konulu iki sempozyumdan, basımı tamamlanan birincisinin kitap ve Cd’sini Hüseyinoğlu’na takdim etti.


Dışişleri Bakan Yardımcısı Büyükelçi Naci Koru'nun "Balkanlar’da Barış Ve Türkiye: Kültürel Ve Ticari Diplomasi" Başlıklı Sempozyumda Yaptıkları Konuşma:


 
Sayın İstanbul Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı,

İstanbul Ticaret Üniversitesi ve Yıldız Teknik Üniversitesi’nin değerli Rektörleri,

Saygıdeğer Büyükelçiler,

Sayın Akademisyenler,

Sevgili Öğrenciler,

Değerli Konuklar,

Balkan ülkelerinden değerli katılımcıları bir araya getiren bu sempozyumda sizlerle birlikte olmaktan büyük mutluluk duyuyorum. Bu etkinliğin gerçekleşmesine katkıda bulunan herkese teşekkürlerimi sunuyorum.

Konuşmamın başında öncelikle, Bosna-Hersek, Sırbistan ve Hırvatistan’da geçtiğimiz hafta yaşanan sel felaketinin yol açtığı can ve mal kaybından büyük üzüntü duyduğumuzu belirtmek istiyorum.

Bu vesileyle, hayatlarını kaybedenlerin yakınlarına başsağlığı, yaralılara acil şifalar diliyorum.

Ülkemiz, bu ülkelere felaketin ilk günlerinden bu yana desteğini sürdürmektedir.

Bu zor günlerinde, Balkanlar’daki dostlarımıza, gelen taleplere göre her türlü yardımı sağlamaya devam edeceğiz.

Değerli misafirler,

Bir yandan, büyük savaşlar ve çatışmalar görmüş, diğer yandan nice medeniyetlere ev sahipliği yapmış olan Balkanlar, tarih boyunca uluslararası gelişmelerin odağında yer almıştır.

Balkanların, geçmişte olduğu gibi günümüzde de farklı toplulukların ve kültürlerin barış ve huzur içerisinde bir arada yaşadığı dünyaya örnek bir bölge olmasını istiyoruz.

Jeostratejik konumu, ortak tarihi mirasımız ve bölge halklarıyla yakın insani ve kültürel bağlarımız dolayısıyla, Balkanlar’da kalıcı barışın ve istikrarın sürdürülmesi ülkemiz bakımından bir dış politika önceliğidir.

Türkiye olarak, Balkan ülkeleri arasındaki ikili işbirliğinin yanı sıra, çok taraflı işbirliğine de özel önem atfediyoruz.

Bölgede dinamik ve pro-aktif bir dış politika izliyoruz.

Son dönemde bilhassa Bosna-Hersek ve Kosova bağlamında yaşanan gelişmelerin de etkisiyle, bölgeye yönelik ilgimizi ve enerjimizi daha da yoğunlaştırmış bulunuyoruz.

Saygıdeğer katılımcılar,

Balkan ülkelerini birbirlerine bağlayan sadece ortak geçmiş değil, geleceğe yönelik ortak vizyondur.

Bölge ülkelerinin Avrupa ve Avrupa-Atlantik kurumlarına yönelimi, bölge barışı ve istikrarı bakımından önemli bir çıpa teşkil etmektedir.

Bu çerçevede Türkiye, Balkan ülkelerinin AB ve NATO ile bütünleşme perspektiflerini desteklemekte, bu yöndeki reformların sürdürülmesi gerektiğini her fırsatta dile getirmektedir.

Türkiye olarak bir parçası olduğumuz Balkanları Avrupa’nın kenarında bir bölge olarak değil, kıtanın kalbi olarak görüyoruz.

Temel hedefimiz, bölgenin AB’yle bir bütün olarak entegrasyonunun tamamlanmasıdır.

Bu bağlamda, son dönemde Balkanlarda kaydedilen olumlu gelişmeleri hem bölgenin hem de Avrupa’nın geleceği açısından önemli merhaleler olarak değerlendiriyoruz.

Sizlere bu gelişmelerden bazı örnekler vermek istiyorum;

- Hırvatistan, 1 Temmuz 2013 tarihi itibariyle AB üyesi olmuştur.

- Sırbistan ve Kosova’nın liderlerinin göstermiş oldukları cesaret ve kararlılık sonucunda Belgrad-Priştine Diyalog Süreci’nde geçtiğimiz yıl 19 Nisan’da tarihi bir mutabakata varılmıştır.

- Diyalog Süreci’nde yaşanan olumlu gelişmelere bağlı olarak AB tarafından Sırbistan ile üyelik müzakerelerine, Kosova ile de İstikrar ve Ortaklık Anlaşması müzakerelerine başlanmıştır.

- Karadağ, AB müzakere sürecinde başarılı bir şekilde ilerlemektedir. Türkiye-AB ilişkilerinde de yeni bir ivme yakalanmıştır.

Memnuniyet duyduğumuz tüm bu gelişmelerin hem Balkanların hem Avrupa’nın geleceği açısından önemli adımlar olduğunu düşünüyoruz.

Bu çerçevede, Makedonya, Bosna-Hersek ve Arnavutluk’un da AB’yle bütünleşme süreçlerinde ilerleme sağlanmasını ümit ediyoruz.

Değerli konuklar,

Hassas bir denge üzerine kurulu Bosna-Hersek’in (B-H) toprak bütünlüğü ve egemenliğinin muhafazası önemlidir.

Türkiye olarak bu ülkenin istikrar içinde işleyen bir devlet yapısına sahip olmasını arzu ettiğimizi özellikle vurgulamak istiyorum.

B-H’te son dönemde yaşanan gelişmeleri yakından takip ettik.

Bu olayların temelinde, halkın mevcut sosyo-ekonomik duruma duyduğu tepkinin yanısıra, ülkenin AB ve NATO ile bütünleşme sürecinde yaşadığı tıkanıklıktan kaynaklanan hayal kırıklığı da yatmaktadır.

Bu nedenle, B-H’nin, kendi içindeki siyasi engelleri aşarak AB ve NATO süreçlerinde ilerlemesini içtenlikle arzuluyoruz.

B-H’ye siyasi ve ekonomik desteğin arttırılması hususunda, başta AB olmak üzere uluslararası aktörlerle de temaslarımızı sürdürüyoruz.

Dışişleri Bakanımız Sayın Ahmet Davutoğlu, protesto gösterilerinin başlamasından sonra 12 Şubat’ta Saraybosna’ya bir ziyaret gerçekleştirmiştir.

Ziyaretin hemen ardından Sayın Bakanımız Yüksek Temsilci Ashton’a, B-H’e yönelik ekonomik yardımların arttırılmasını ve bir donörler konferansı düzenlenmesini önermiştir.

Sayın Bakanımız ayrıca, 14 Mayıs 2014 tarihinde düzenlenen Saraybosna İş Forumu’na da katılmıştır.

AB tarafından hazırlanmakta olan “Compact for Growth” programı çerçevesinde B-H’ye AB’yle işbirliği içinde nasıl yardımcı olabileceğimiz üzerinde de çalışıyoruz.

Bu program kapsamında, 26-27 Mayıs 2014 tarihlerinde Saraybosna'da düzenlenen konferansa Başbakan Yardımcımız Sayın Ali Babacan katılmıştır.

B-H’te yaşanan sorunların, esasen tüm bölge ülkelerinde benzer olduğunu gözlemliyoruz.

Balkan ülkelerindeki siyasi ve sosyo-ekonomik meselelerin, bölgesel işbirliğinin geliştirilmesine duyulan ihtiyacı öne çıkarttığını düşünüyoruz.

Bölgesel işbirliğinin geliştirilmesine verdiğimiz önem çerçevesinde, Güneydoğu Avrupa Ülkeleri İşbirliği Süreci (GDAÜ) ve Bölgesel İşbirliği Konseyi’ne güçlü desteğimizi sürdürüyoruz.

Bölgenin ortak iradesini ve özgün sesini yansıtan tek Balkan işbirliği forumu olması hasebiyle GDAÜ ayrı bir önemi haizdir.

Bu sürecin günümüz şartlarına uygun bir şekilde güçlendirilmesi gereğine inanıyoruz. Bu anlayışla ülkemiz, GDAÜ’nün geleceğine dair üye ülkeler arasında bir çalışma grubu kurulmasını öngören kararın alınmasına öncülük etmiştir.

Yine aynı şekilde, ülkemizin ön almasıyla tesis edilen GDAÜ Parlamenter Asamblesi’nin 9-11 Mayıs 2014 tarihlerinde Bükreş’te gerçekleştirilen ilk toplantısı bölgesel işbirliğine katkı sağlayacak önemli bir gelişme olmuştur.

Ayrıca, bölgede normalleşme ve iyi komşuluk ilişkilerini teşvik için B-H, Sırbistan ve Hırvatistan’la kurduğumuz üçlü işbirliği mekanizmaları vasıtasıyla karşılıklı anlayış, hoşgörü ve işbirliği atmosferi oluşturmaya gayret ediyoruz.

Balkanlar konusunda odaklandığımız bir başka konuyu Kosova teşkil etmektedir.

Türkiye, Kosova’nın 2008’de ilan ettiği bağımsızlığını ilk tanıyan ülkelerden biridir.

Ülkemiz, Kosova’nın bağımsızlığının uluslararası toplum tarafından tanınması ve daha fazla uluslararası kuruluşa üye olabilmesini teminen çaba harcamaktadır.

Kosova, bağımsızlığından bu yana geçen kısa dönem içinde uluslararası toplumun güvenilir bir ortağı olduğunu kanıtlamış, demokratik kurumlarını oluşturma ve ekonomik kalkınma yolunda önemli mesafe katetmiştir.

Bugün itibariyle Kosova’yı tanıyan ülke sayısı 106’ya ulaşmıştır.

Kosova, IMF, Dünya Bankası ve Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası’na üye olmuş, ayrıca başta Bölgesel İşbirliği Konseyi olmak üzere bölgesel ve uluslararası örgüt ve girişimlere üye olma yolunda ilerleme kaydetmiştir.

Balkanlar’da seçimler de önemli gündem maddeleri arasındadır.

Bu vesileyle, Mart ayında Sırbistan’da yapılan genel seçimlerin, Nisan ayında Makedonya’da tamamlanan genel seçimler ile Cumhurbaşkanlığı seçiminin, keza Avrupa Parlamentosu seçimlerinin bölgemiz açısından olumlu sonuçlar doğurmasını ümit ettiğimizi belirtmek istiyorum.

8 Haziran 2014 tarihinde Kosova’da gerçekleştirilecek erken genel seçimlerin de ülkenin istikrarı kadar, Balkanlar’da bölgesel işbirliği ve barış ortamına katkı bakımından olumlu sonuçlar doğurmasını diliyorum.

Değerli misafirler,

Balkan ülkeleriyle ilişkilerimiz ikili düzeyde de gelişmekte, karşılıklı ziyaretler her seviyede yoğunlaşarak sürmekte ve işbirliğimiz her alanda derinleşmektedir.

Bölge ülkeleriyle ortak kabine toplantıları düzenlenmesini öngören Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyleri (YDİK) tesis etmekteyiz.

Bu çerçevede, Bulgaristan ile Mart 2012’de YDİK tesis edilmiştir.

Aynı şekilde Arnavutluk’la da benzer bir mekanizma oluşturulmasına yönelik çalışmalar tamamlanmıştır.

Sayın Başbakanımızın, ilk YDİK toplantısı vesilesiyle 14 Mayıs 2014 tarihinde Arnavutluk’a yapmaları planlanan ziyaret Soma’da yaşanan maden faciası nedeniyle ileri bir tarihe ertelenmiştir.

Ayrıca, Makedonya’yla Kasım 2008’de, Slovenya’yla Mart 2011’de, Romanya’yla da Aralık 2011’de Stratejik Ortaklık Belgeleri imzaladık.

Türkiye ile Balkan ülkeleri arasındaki ekonomik işbirliğinin geliştirilmesine de büyük önem atfediyoruz.

Mevcut ikili ticari ilişkileri ve karşılıklı yatırımları daha da artırmayı hedefliyoruz.

Balkanlar’da önemli altyapı projelerinin, Türk firmaları tarafından başarıyla gerçekleştiriliyor olmasından büyük memnuniyet duyuyoruz.

Türkiye, geçen dönem zarfında Balkan ülkelerinin birçoğuyla vize muafiyetini gerçekleştirmiş ve serbest ticaret anlaşmaları imzalamıştır.

Batı Balkan ülkeleriyle akdettiğimiz vize muafiyeti anlaşmaları neticesinde Türk ve Balkan halkları arasındaki seyahat trafiğinde büyük artış yaşanmıştır.

THY’nin ve özel havayolu şirketlerimizin bütün Balkan ülkelerine düzenlediği uçuşların da bunda büyük katkısı olmuştur.

Balkan ülkeleriyle ilişkilerimizin insani boyutu da özel bir anlam taşımaktadır.

Bulgaristan, Yunanistan, Makedonya, Romanya ve Kosova’da yaşayan 2 milyona yakın soydaşımız ile ülkemizdeki Balkan kökenli vatandaşlarımız bölgeyle ilişkilerimizin beşeri köprüsüdür.

Türkiye, Balkanlarda yaşayan soydaş ve akraba topluluklarının, bulundukları ülkelerin refahından eşit pay alan, siyasal alanda temsil edilen ve Türkiye ile manevi bağlarını muhafaza eden güçlü bir kesim olmasını önemsemektedir.

Ayrıca, ilişkilerimizin beşeri boyutu, TİKA ve Yunus Emre Kültür Merkezleri gibi kuruluşlarımızın yanı sıra belediyeler ve sivil toplum örgütlerinin gayretleriyle de son yıllarda büyük gelişme göstermiştir.

Bölgede tarihi ve kültürel mirasın korunmasına da önem veriyoruz.

Balkanlarda yüzyıllardır var olan, karşılıklı saygı ve bir arada yaşama kültürünün sürdürülebilmesi için, bölgenin barındırdığı etnik, dini ve kültürel zenginliğin korunması gerektiğine inanıyoruz.

Bu amaçla, bölge ülkeleriyle ortak tarihi ve kültürel geçmişimizin yansıması olan Osmanlı dönemi eserlerinin yanı sıra, bölgedeki diğer kültürel ve tarihi mekânların yaşatılmasına destek oluyoruz.

Değerli katılımcılar,

Sözlerimi tamamlarken memnuniyetle belirtmek isterim ki; bir kısmı tarihten gelen ciddi ihtilafları bünyesinde barındıran Balkanlar, Avrupa kıtası ve dünya için artık bir istikrarsızlık unsuru olmaktan hızla uzaklaşmaktadır.

Çağımıza ait yeni sorunlarla mücadele edebilmek için, bölge ülkeleri olarak geçmişteki çatışmalardan gerekli dersleri çıkararak, ortak geleceğimiz için aramızdaki işbirliğini, diyaloğu ve dayanışmayı geliştirmemiz elzemdir.

Bölgesel ve uluslararası sınamaların, tüm Balkan ülkelerinin Avrupa ve Avrupa-Atlantik kurumlarıyla bütünleşmesiyle aşılabileceği kanaatindeyiz.

Bölgenin normalleşmesinin önündeki engellerin karşılıklı anlayış, hoşgörü ve sürdürülebilir ekonomik kalkınma yoluyla ortadan kalkacağına içtenlikle inanıyoruz.

Türkiye olarak;

- insan hakları alanında en yüksek standartlara ulaşmış,

- dünya refahından hak ettiği payı alan,

- küreselleşme olgusundan yeterince yararlanan,

- Avrupa ve Avrupa-Atlantik kurumlarıyla entegrasyonunu tamamlamış,

- önemli ulaşım ve enerji nakil hatlarının kesişme noktası üzerinde yer alan,

- demokratik değerleri, kültürel çoğulculuğu ve hoşgörü ortamını özümsemiş,

- barış içinde birlikte yaşamanın en güzel örneklerinin sergilendiği bir Balkanlar görmek istiyoruz.

Sözlerime son verirken, ev sahibi kuruluşlara ve sempozyumun gerçekleşmesine katkı sağlayan herkese bir kez daha teşekkürlerimi sunuyorum.

Balkan ülkelerini bilimsel ve akademik alanda birbiriyle yakınlaştıran benzer etkinliklerin artmasını temenni ediyorum.

Teşekkür ederim.
 

 



817 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın