RUMELİ BALKAN DERNEKLERİ FEDERASYONU
Süheyl ÇOBANOĞLU
suheylc@yahoo.com
TAKSİM
07/06/2013 Taksim Gezi Parkına yeniden yapılacak Topçu Kışlası inşaatını protesto gösterileri beş gün önce bir avuç göstericiyle başlamış ve Pekin Tiananmen Meydanı’nda tankların önünde duran Wang Weiling ve Moskova Kızıl Meydan’da tanka tırmanan Boris Yeltsin gibi bazı BDP ve CHP milletvekillerinin işmakinaların önüne geçmesiyle medyada yer bulmuştu. Taksim’deki göstericilere sabaha karşı yapılan baskını, yıkılan duvarın altında kalan insanların görüntülerinin izlemiş fakat öncekiler gibi birkaç sürer sonra durulur ve unutulur zannediliyordu.31 Mayıs gündüz polisle süren çatışmalardan sonra olaylar gece birden bire büyük bir katılımla kitlesel bir halk hareketine dönüşüverdi.Yıllardır kitlesel eylemlerin ve karşıt tepkilerin en şiddetli örneklerinin yaşandığı meydan bir kez daha olayların merkezinde yer alıyordu. İlk olarak gece yarısı bir arkadaşım aradı yurdun diğer illerinden insanların İstanbul’a doğru yola çıktığını haber verdi.Müteakiben sokaktan araç kornalarıyla , düdük, tencere, tava sesleri ve sloganlar gelmeye başladı. Ne olduğunu anlamak için caddeye indim ki abartmıyorum binlerce insan ve yüzlerce otomobil sel olmuş Kadıköy istikametinde akıyor.Durum farklıydı, sanki Büyük Ortadoğu Projesi Türkiye’de harekete geçmiş gibi bir manzara vardı. Köklü devlet geleneğine sahip Türkiye’nin ve sağlam temeller üzerine kurulmuş Cumhuriyetimizin sahip olduğu devlet aklıyla sağduyunun galip geleceğine, ertesi gün hükümetin geri adım atarak polisi çekeceğine inanıyordum ama manzara da hoş değildi. Sabaha kadar çeşitli iletişim vasıtalarıyla olayı takip ettim.Cuma günü akşam saatlerinde “ağaç sökme” ve “kışla inşaatına” , mahkeme tarafından “yürütmeyi durdurma” kararı verilmiş olduğu medyaya yansımıştı. Fakat Taksim’den yansıyan manzara Suriye veya Irak fotoğraflarına benziyordu.Sosyal medyada da gerçekle uyduruk haberler birbirine karıştırılarak insanlar kışkırtılıyor ve duygu sömürüsü yapılıyordu.Öyle ki seneler önceki seçim sonrası Başbakanın normal olarak istifasını açıklayan görüntüler yeniymiş gibi düşünülmeden paylaşılıyor ve birçok kişi de inanıyordu. Ülkeyi bu kadar germeye ve kamuoyuyla inatlaşmaya değermiydi acaba? Bir düşünelim Taksim’de kışlaya veya yeni bir AVM’ye ihtiyaç varmı? Keşke onun yerine yeni meydan projesine gezi parkı da dahil edilerek daha geniş, daha yeşil ve halkın sadece gelip geçeceği değil, oturup dinleneceği, vaktini zevkle geçireceği ve icabında muhtelif etkinliklere ev sahipliği yapabileceği bir düzenleme yapılsaydı.Yani gerçek anlamda yaşanılan bir meydan olsaydı daha iyi olmazmıydı? Birkaç ağacın kesilmesini önlemek için başlıyan eylemler, milli değerler olarak görülen Bakanlık ve Ziraat Bankası isimlerinden “TC”nin kaldırılması, anayasadan Türk kelimesinin çıkarılmak istenmesi, Milli Bayramların kutlanmasının yasaklanması, Cumhuriyetin kurucularına karşı hakaretamiz kelimelerin kullanılmasına rağmen düne kadar isyan ve ihanetle anılan isimlere saygınlık kazandırma girişimleri , iki ayyaşın yaptığı yasa denilerek isim verilmeden kişilerin aşağılanması vb. tutumlarla Başbakan’ın “ne yaparsanız yapın, biz kararı verdik yapacağız” demesi bardağı taşıran damla olmuştu anlaşılan. Bu gibi otoriter tavırlar, mağduriyetten bahsederek iktidar olan bir siyasi anlayışa karşı tepkiye dönüşmüştü. Gülse Birsel ,Hürriyet Gazetesindeki yazısında; Millet çok sıkıldı, tek manevi değerimiz İslam değil, anlamak istemiyorsunuz! İslam’ın yanında, cumhuriyet de, mili bayramlar da, Atatürk de, yaşam tarzlarımız da, sadece anayasal bir ilke gibi görünen laiklik bile milletin manevi değeridir! Çünkü özgürlüğü, ümmet değil millet olmayı, birey olmayı, hakkı hukuku, adaleti, hayatını istediği tarzda yaşamayı, kadın haklarını, eşitliği, pozitif bilimi, aydınlığı sembolize eden kelimelere dönüşmüşlerdir! “Laiklik”, trafikte biriyle kavga etsem, o beş vakit namaz kılıyor ben kılmıyorum diye hakimin onu haklı bulmamasının garantisidir mesela! Hayata dair, gelecek umutlarına dair, “kalbi duygular”dır artık bu kavramlar!Bunu fena halde gözden kaçırıyorsunuz! Alkol malkol derken özgürlüklere çatır çatır müdahale ediyorsunuz, “Ama..” diyene basıyorsunuz gazı! Ve “Biz yaparız, kimseyi de takmayız” diyorsunuz!Otoriter tavır artık kristalize oldu, kafamızın üstünde sallanıp duruyor! Halka vergisiyle verilen hizmetleri, devlet tiyatrosuydu, şehir tiyatrosuydu, parktı, bahçeydi, kafanıza göre halktan geri alıp duruyorsunuz! “Gezi” eyleminin temel meselesi ağaçlardır. Ama eylemin büyüyüp yayılmasındaki sivil ve duygusal altyapının tercümesi şudur: “Eeeah yetti beaaa!” demiş ………………Ben de “anlayana sivrisinek saz” diyorum !!! Türkiye’nin en sıkıntılı sorunu olan Kürtçü pkk terörünü büyük bir siyasi risk alarak çözmeye el atan hükümetin, bu konuda da doğruyu bulacağını ümit ediyorum. Süheyl ÇOBANOĞLU RUBASAM Bşk.V. |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
KADIN OLMAK ZOR - 08/03/2016 |
KADIN OLMAK ZOR |
Al Sana Soykırım - 01/03/2016 |
Al Sana Soykırım |
6-7 Eylül'ü biliriz de 29 OCAK'ı Neden Bilmeyiz - 29/01/2016 |
6-7 Eylül'ü biliriz de 29 OCAK'ı Neden Bilmeyiz |
KOPMAYACAĞIZ - 26/01/2016 |
KOPMAYACAĞIZ |
İSLAMI KUŞATAN FİTNE - 14/01/2016 |
İSLAMI KUŞATAN FİTNE |
DERDİNİZ NE ??? - 24/09/2015 |
DERDİNİZ NE ??? |
HANİ KARDEŞTİK !!! - 14/09/2015 |
HANİ KARDEŞTİK !!! |
MEDENİYET DEDİĞİN... - 14/09/2015 |
MEDENİYET DEDİĞİN... |
TOK, AÇIN HALİNDEN ANLAMAZMIŞ - 30/08/2015 |
TOK, AÇIN HALİNDEN ANLAMAZMIŞ |
Devamı |