Bazı saf ve iyi niyetli insanlarımızla bir kısım art niyetli işbirlikçiler, küresel güç-bölücü-hain işbirliğiyle hayata geçirilmeye çalışılan yıkım planlarıyla ilgili endişeler konuşulduğunda, ileri görüşlü, dürüst ve namuslu vatanseverleri “Sevr paranoyası” diyerek küçümserlerdi. Bugün görüyoruz ki Sevr anlaşmasıyla Osmanlı Devletinin topraklarını paylaşmak istiyenler yine boş durmuyorlar. 1920’de ABD Başkanı Wilson’un hazırladığı projeyle kurulmak istenen Kürdistan’ın Irak’taki bölümünden sonra, Suriye’nin yaşadığı iç savaştan istifade eden PKK uzantısı PYD’nin ülkenin Kuzeyinde kontrolu ele geçirmesiyle olay yeni bir safhaya geçti.

“Çözüm Süreci” adı altında, gittikçe ulus devletten uzaklaşılmakta, üniter yapı zedelenmekte, bir nevi federatif yapı oluşturulmaktadır. Hatta oluşturulan bu yapının civar Kürt toplumlarıyla işbirliği ve koordinasyonunu ön gören hazırlıklarla entegre bir Kürt yapısı ortaya çıkarılmaya çalışılmaktadır” diyor E.Gen.A.Kuloğlu.

Ünlü yazarımız Aziz Nesin, “Türk halkının %60’ı aptaldır” dediğinde onurumuza dokunduğu için çok kızmıştık. Gel gör ki gelişmeler karşısındaki umursamazlığımız Nesin’i haklı çıkarmıyormu? Geçen haftaki  “Cambaza Bak...” başlıklı yazımda,  açılımla başlayan ve barış süreci de denilen dönemde Türkiye’nin süratle bölünmeye gittiğini belirtmiştik ama ne fayda!!!

Nato’da görevli subaylarımızın önüne konan bölünmüş Türkiye haritalarına , ABD Dışişleri Bakanının yıllar önce açık açık 22 ülkenin sınırlarının değişeceğini belirtmesine rağmen Büyük Ortadoğu Projesinin sonuçta Türkiye’nin aleyhine olduğunu göremedi bir çok kişi. PKK terör örgütü amaç ve hedeflerini açıkça ortaya koyup, silahlı terörü tırmandırdıkça, biz “şehitler ölmez vatan bölünmez” sloganıyla avunurken, Taksim Gezi eylemlerine katılanlara karşı 2.nci Çanakkale destanını  yazan kahraman(!!!)  polisimiz şehit cenaze törenlerinde Türk Bayraklarını topluyordu. Öte yandan terör örgütü üyeleri, asayiş timleri kuruyor, kimlik kontrolu, vergi toplama, adam kaçırma, şantiye  yakma, komutan helikopterine ateş açma gibi eylemleri tırmandırıyordu. Çekildik, çekiliyoruz derken çekilmedikleri gibi 3.000 yeni militanın katılımıyla daha da güçlü hale gelen terör örgütü, dediklerimi yapmazsan ortalığı kan gölüne çeviririm diyerek hükümeti tehdit ediyordu.

BDP milletvekili  “Türkiye’nin üç tarafı Kürdistandır” diyerek topluma mesaj verirken, KCK Kürtlere isyan çağrısında bulunup, Özerk Kürt Bölgesi  istemekte ve adım adım hayallerindeki Büyük Kürdistan’ın üçüncü parçasını oluşturmaya yaklaşmaktadırlar. Fikret Bila’nın yazdığı gibi, “Türk” ve “Türk Milleti” kavramları tartışılıp bu kavramların geriye itilmesi, horlanması ve anayasadan çıkarılması girişimlerinin esas amacının  “Kürt Ulusal kimliği”  inşa süreci olduğunu, “Türk Ulus birliği” gevşetilirken, “Kürt ulus birliğinin” kurulmaya çalışıldığı bir gerçeği unutulmamalıdır. Hedeflerinin de “Kürt Ulus bilinci” yaratmak ve “Kürt devleti” kurmak olduğunu görmemek için zeka özürlü olmak gerekir. Ülkenin bir kısım bölgesinde kontrolu teröristlere bırakıyorsak ve istediklerini masa başında kendiliğimizden veriyorsak elbette pkk silah kullanmayacaktır. Altı aydır şehit gelmiyor diyerek adeta PKK aklanmaya çalışılmaktadır.

Bunlar yandaş basında bile saklanamazken, bir iftar nedeniyle geçen hafta ziyaret ettiğimiz  Şile’de aslen Sivaslı olan cami hocası Hacı amca; gerçekte terörün filan olmadığını halkın kandırıldığını, bütün söylenenlerin yalan olduğunu” dahi iddia edebiliyordu... (Atatürk’ün, gençliğe hitabesinde yer alan gaflet ve delalet herhalde bu olmalı diye düşünmeden edemedim.) Vatanın yiğit Mehmetçikleri Anadolu Bozkırlarında işgalci Yunan askerlerine karşı yokluk içinde savaşırken de aynı olaylar yaşanmamışmıydı? Hainler, İngilizlerle işbirliği yapıp vatanı satarken Mustafa Kemal Paşa’yı ve Kuvayı Milliyecileri hain ilan etmemişlermiydi!!! Vatanseverleri zindana atarak İngilizlere teslim etmemişlermiydi!!!

Birinci Dünya Savaşı sonunda Başta İngiltere olmak üzere galipler tarafından çizilen bölge sınırları şimdi Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında yeniden belirlenmeye çalışılıyor. Körfez harbiyle, bölünen Irak’tan sonra, sıranın Suriye’ye geleceğini tahmin ediyorduk. Suriye’de yaşananların gerçek sebebinin insan hakları, demokrasi falan olmadığını herkes biliyor. Bütün hesabın, deniz bağlantısı olmayan Kürt bölgesine nefes aldırmak amacıyla Akdeniz’e çıkarmak ve bölge petrolünün uluslarası pazarlara rahat bir şekilde ulaşımını sağlamak olduğunu değerlendiriyorum. Böylece dört parçalı kürt oluşumunun ikincisi tamamlanmak üzere. Geriye kaldı İran ve Türkiye!!!

Türkiye’nin köklü devlet geleneği nedeniyle yıkım maliyetinin yüksek olacağını hesaplayan güçler, algı yönetimiyle “Zihinlerimizi işgal ederek” bunu kendi kendimize yaptırmak istemektedirler. Zihinleri işgal edilmiş insanlar olayların gerçek boyutunu kavrayamaz, önlem alamaz, zihinsel yeteneklerini de kaybederler. Bu gibi durumlarda normalde olması gereken “Devlet aklıyla”  müdahale ederek yanlışlara mani olunur ve düzeltilir. Ama devlet yanlış yapmaya başlarsa kim düzeltecek, kim müdahale edecek? Sözdeki gibi et kokarsa tuz atarsınız, ya tuz kokarsa ne yapılabilir?

Büyük Önder ATATÜRK’ü ve ŞEHİTLERİMİZİ minnetle anarken, Türk Milletinin, Aziz Nesin’in iddiasını çürüteceğine inanıyor ve saygıyla selamlıyorum.

Süheyl ÇOBANOĞLU

RUBASAM Bşk.Vekili

www.rubasam.com