Türkiye’de sınırlarımız dışında yaşayan Türklerin sorunları ve acılarından bahsettiğinizde muhataplarınız, masal tadında ve biraz da istihzayla sizi dinler! Çünkü bu konular insanımıza anlatılmamış, öğretilmemiş ve bilinç oluşturulmamıştır. Birinci Dünya Harbi yenilgisiyle Osmanlı’nın terk ettiği Balkanlarda, Kafkaslarda, Ortadoğuda sınırlarımız dışında kalan Türk Soylu kardeşlerimiz tabi oldukları yeni hükümetlerin asimilasyon, göç ve işkencelerle dolu politikalarına muhatap olmuş elem ve keder içinde yaşamışlardır.

Bugün Suriye’de terör örgütü PKK’nın uzantısı PYD’sinden radikal islamcı El-Nusra militanlarına Suriye muhalefeti içinde adları geçen çeşitli unsurlara rağmen TÜRKMENLER konu bile edilmemektedir!!! Bir iki yazarın yazdıkları dışında medyada dahi adları geçmemekte, basınımızın da katkısıyla Suriye’de Arapların dışında sadece Kürtlerin yaşadığı gibi bir izlenim verilmektedir. Gerçekte ise durum dudak uçuklatacak kadar farklıdır.

Yedinci yüzyıldan itibaren Irak ve Suriye’ye gelen  Oğuz boyları akıncıları, 10. ve 11. yüzyıllarda gerçekleşen yoğun Türk göçleriyle bölgeye iyice yerleşerek 1000 yıldır bu bölgede hakimiyet kurmuşlardır.  H.Celal Güzel’in Sabah gazetesindeki yazısında ; “Suriye Türkmenleri %25’lik grupla Suriye’de Araplardan sonra ikinci büyük grubunu teşkil etmektedirler. 3,5 milyonTürkmen nüfusu ile yaklaşık 3 milyonluk asimilasyona uğramış Türkmen nüfusu hesaplarsanız, bugün Suriye’de 6,5 milyon Türkmen, 1.5 milyon Kürt ve 1.7 milyon Nusayri Arap yaşamaktadır.”diye yazmıştır.

Uluslararası egemen güçlerin bölgede oluşturmaya çalıştıkları Büyük Kürdistan yapılanması için tasarlanan egemenlik alanı Suriye’li Türkmenlerin 1000 yıllık yerleşim merkezleridir. Aynen Irak’ta olduğu gibi kendi yurdunda horlanan, elinden malı, mülkü ve toprakları alınan, çeşitli yöntemlerle etnik temizliğe tabi tutularak katledilen yine Türkmenler olmaktadır.

Yeni kurulmuş olan “Suriye Türkmenleri Meclisi”  bu kardeşlerimizin en üst düzeyde temsilcisi olma ve haklarının savunulmasını amaçlamaktadır. Farklı düşüncedeki tüm gruplar bir yumruk gibi bir ve bütün olmak zorundadır. Aksi halde ekilen nifak tohumlarıyla, bulgurdan oldukları gibi evden dahi olabilirler. Çok önemli olan bu konuya sahip çıkılmalı şer cephesinin Türkmen varlığını esir ve imha etmesine müsade etmemeliyiz. İnsani ve tarihi sorumluluklarımız, kan bağlarımız ve stratejik gerekçelerle Suriye’deki Türkmen varlığına sahip çıkmak bizim borcumuzdur. Osmanlının 1918’de yenilmesiyle bölgede bıraktığımız bu kardeşlerimize karşı yükümlülüklerimizi yerine getirmekten imtina edemeyiz.

Genel olarak sorunları özeteleyecek olursak;  

Sınırımızda oluşturulmaya çalışılan PKK-PYD özerk bölgesine taviz verilmemeli

ABD ve diğer devletlerin oldu bittisiyle 3,5 milyon (6,5 milyon) Türkmen kardeşimiz şovenist kürt azgınlığına ezdirilmemelidir.

Ramazan’ın  ilk günü tanıştığım Suriye Türkmen Meclisi Başkanlığından Turgay Mollamusa kardeşimizin anlattıklarının bir kısımını yukarda sizlerle paylaştım. Sizlerden de ricam siyasi, kültürel ve dini konularda Suriye mevzusu açıldığında “Suriye’deki Türkmen varlığı ve sorunlarını”  mutlaka gündeme getirin.

Suriye’li Türkmenlerin ne istediklerini ve gelecekle ilgili beklentilerini yine H.C.Güzel’den yaptığım alıntıyla sizlere aktaracağım;

Suriye’nin birlik ve beraberliği içinde adaletli bir yapı. Bu olmazsa,

Türkiye’nin sınırına yakın bölgelerde Federatif bir yapı. Bu da olmazsa,

Yaşadıkları bölgelerin Türkiye’ye ilhak olması...

Bu hafta sonu yaşayacağımız Kadir gecemizin mübarek ve dualarınızın kabul olmasını diler, şimdiden Bayramınızı kutlarım.

Süheyl ÇOBANOĞLU

RUBASAM Bşk.Vekili

www.rubasam.com