PKK-BDP’lilerin talepleri doğrultusunda, sabahları dersler başlamadan önce okunan  andımızın okullardan kaldırılacağı Başbakan tarafından açıklandı. ABD’de öğrencilere her sabah benzer bir yemin ettirilirken, Kuzey Irak Kürtleri kendi okullarında şövenist bir yemin okuttururken PKK-BDP ekseninin andımızın okunmasından rahatsız olup, TÜRK KİMLİĞİ’ine düşmanca bir nefret içinde olunmasını demokratik taleple izah etmek mümkünmü? Yoksa gerçek amaç, Mustafa Kemal ATATÜRK sayesinde Sevr’le başaramadıkları  Türksüz bir Anadolu oluşturmanın adımlarından birimi???

Gerçi  bugüne kadar “Türküm doğruyum, çalışkanım, ilkem yurdumu , milletimi özümden çok sevmektir”  diye and içmelerine rağmen, ne teröristler masumları katletmekten, ne işbirlikçi hainler ihanetten, ne hırsızlar ve dolandırıcılar çalmaktan, ne tecavüzcüler ahlaksızlıktan, ne de istismarcılar ve çıkarcılar tüm değerlerini satmaktan vazgeçmemiş. Acaba onlar Türk olmadıkları için mi yemine uymadılar yoksa  yemin de etseler karakterleri olmadığı için mi kötülüklerinden vazgeçmediler, cevabı uzmanların takdirine bırakıyorum.

Hergün gazetelerde onlarcasına rastladığımız haberlerden bugün sadece iki tanesinin başlığını paylaşmak istiyorum. Bu şerefsizler çocukluklarında her gün yemin etmişlerdi ve biri de okul müdür olduğuna göre halen her gün bu yemin kulaklarında çınlıyordur. 1.ncisi; Adana’da bir  işadamı  verdiği ilana başvuran kıza silah zoruyla  tecavüze kalkışmış, 2.ncisi ise; Isparta’da evli ve 3 çocuklu bir okul müdürü göz koyduğu öğrencisine tuzak kurup hamile bırakmış. Yüzlerce örneğini gördüğümüz benzer örnekler saymakla bitmez. Madem andımız da kaldırıldı, o halde toplumun kesimleri arasında gelişmekte olan duygusal kopuşu önleyebilmek için, milli benliğimizi pekiştirecek, genel hususları öğretecek bir yol veya yöntem bulmamız lazım.

Son günlerdeki açılım haberleri ve teröristlerin şehir merkezlerinde asayiş  ve yol kontrolları yapmasını, bölücü örgüt adına açıkça vergi toplamasını, KC K’nın devlet içinde devlet gibi yapılanma kurmasını üzüntüyle izlemiştik. Şimdi de  Kastamonu Gölköy’de bulunan 5. Jandarma Eğitim Alayında temel eğitimini tamamlayan acemi erlerden bir bölümünün, 27 Eylül tarihinde bu eğitim sonrası usta erliğe geçiş için yapılan Askerlik yeminini okumayı reddettiği  haberini okuyunca  “vah benim memleketim” demekten başka çarem kalmadı maalesef.  Haberde, 100-150 kadar erin, yemin törenine katılmayarak yemin etmediği  yazıyordu. Yazık ki ne yazık, memleketim ne hale gelmiş te millet farkında değil. Hani derler ya ölmüşüz de ağlayanımız yok, aynen öyle, gel de yanma.

                Temel eğitim sonrası Türk Ordusuna katılan tüm askerler(Subay-Astsubay adayı Askeri Öğrenciler dahil),  ´´Barışta ve savaşta, karada, denizde ve havada her zaman ve her yerde milletime ve cumhuriyetime doğruluk ve muhabbetle hizmet, kanunlara, nizamlara ve amirlerime itaat edeceğime ve askerliğin namusunu Türk Sancağının şanını canımdan aziz bilip icabında vatan, cumhuriyet ve vazife uğrunda seve seve hayatımı feda eyliyeceğime namusum üzerine and içerim´´ biçiminde yemin ediyor. Demek ki açılım saçılım derken milli bir değerimiz daha birilerine batmış. İlkokullarda okutulan andımızın kaldırılacak olmasından cesaret alan bazıları, çözülme yolunda hizmetten geri kalmamak için bu densizliği yapmışlardır herhalde.

Halkın gönlünde  “Peygamber Ocağı”  olarak adlandırılan Türk Silahlı Kuvvetleri, üç-beş soysuzun oyuncağı  haline getirilmemeli.  “Askerlik Yemini”, lafolsun diye söylenmiş bazı sözlerden ibaret veya  okul müsameresinde okunan bir şiir değildir. Olayın mahiyeti  çok olumsuz gelişmelerin habercisi olup, önce yeminin kaldırılması veya kendi taleplerine uydurulmasına, daha sonra  “vicdani ret”  tezgahıyla askere gitmemeye uzanacaktır. Bu da toplumda duygusal kopuş dedikleri halkın bir bölümüyle oluşturulmaya çalışılan uçurumun daha da büyümesine yol açacaktır.

Yasalar değişiyor, Anayasa engeli kalkıp hükümlüler de oy kullanabilirse, cezaevindeki teröristbaşı bebek katilinin siyasi parti üyeliği yolu da açılacak. Anayasa engeli de aşılırsa, Öcalan´ın BDP üyeliği  ve ilk kongrede parti yönetimine girmesi de mümkün. Başbakanın açıkladığı paket ile eş başkanlık sistemi de yasalaşıyor. Yani bir partinin aynı yetkilere sahip 2 genel başkanı olacak. Daha ötesi yakında bebek katilini karşımızda demokrasi kahramanı bir parti başkanı olarak görürsek şaşırmayalım.  

İstanbul gibi dünya metropolleri arasında önemli yeri olan bir şehrimizin merkezi bir ilçesinde son günlerde garip olaylar oluyor, fakat sokakta kendi aralarında konuşan kişileri dahi dinleyebilen, her türlü muhalif eylemi acımasız bir şiddetle bastırdığı dış basına bile konu olan polisimiz nedense seyirci!!!  Maltepe ilçesi Gülsuyu mahallesinde Çete-Cephe çatışmasında insanlar öldürülüyor, cenazeye ellerinde kaleşnikoflar ve pompalı tüfekler bulunan yüzleri maskeli gruplar  eşlik ediyor ve havaya ateş açıyor…Dağbaşımı burası, polis ne işe yarar, bu insanlar şehrin merkezinde, polisin ve herkesin gözü önünde ellerinde kaleş taşıma ve havaya ateş açma gücünü nereden alıyor??? Bir ara televizyonda bir programın tanıtım fragmanında vardı, ben de soruyorum bu kadar sahipsizmi bu insanlar, “nerede bu devlet???” 

Ölmüşüz de ağlayanımız yok, demekten başka bir şey gelmiyor aklıma. Allah Türk Milletine ve Türkiye Cumhuriyetine zeval vermesin. 

Süheyl ÇOBANOĞLU

RUBASAM Bşk.V.

www.rubasam.com