Yaşadığım süre içersinde hiçbir seçim bu kadar şaibeli ve tartışmalı geçmemişti. Hemen hemen her yerde sonuçlara itirazlar sürüyor. Yalova'da olduğu gibi sonuç değişse de Ankara ve diğer bazı yerlerde itirazlar sürmekte. Yetkili mercilerin seçimler üzerinde en ufak bir şüphe kalmaması için gerekeni yapacağını ümit ediyorum. Aksi halde hile ve desise ile alınmış sonuç algısı, toplumsal huzuru ve güveni kemiren dev bir kuşkuya dönüşmekle kalmaz, uluslararası camiada bizi ikinci sınıf bir toplum konumuna düşürür ki herhalde kimse bunu arzu etmez.

Rakamların gayet açık ve net olmasına rağmen yüzde 1.8 aranında oy alan Saadet Partisi dahil aldığı herkes kazandığını ifade etmekte. Peki öyleyse kaybeden kim? Tarafsız bir gözle bakarak doğru analiz yapmaya çalışacağım.

İl Genel Meclisi ve Büyükşehir olan illerde Belediye Meclis üyelerine verilen oy sayılarına bakacak olursak sonuçlar şöyle;

2011 seçimleri 2014 seçimleri

-AKP, 21.466.356 (% 49.95).......19.365.876 (% 43.3)
-CHP, 11.147.736 (% 25.94)......11.458.366 (%25.6)
-MHP, 5.575.993 (% 12.98)..........7.898.715 (%17.6)

Demek 2011'e göre 2014 yerel seçimlerinde, AKP 2.100.480 oy kaybederek yüzde 6.6 oranında gerilemiş. CHP yaklaşık aynı sayı ve oranda oy alarak durumunu muhafaza etmiş. MHP ise 2.322.722 arttırarak yüzde 4.7 oranında ilerlemiş. Yukardaki tabloya yansıtmadığımız BDP aynı kalırken, 2011'de yüzde 1.2 oranında oy alan Saadet Partisinin 2014'te yüzde 2.7'ye çıktığı göze çarpıyor.

Elbette sonuç itibariyle alınan Belediye Başkanlıklarının sayısı Türkiye'nin siyasi tercih haritasını oluşturmaktaysa da gerçekleri gözden kaçırmamak lazım. Kazanan ve kaybeden yukarda net olarak görülüyor.

Bu sonuçlar, yolsuzluklardan, hukuksuzluklardan, tek adam yönetiminden rahatsız olan AK Partili seçmenin, alternatif olarak MHP, Saadet Partisi ve Büyük Birlik Partisi'ni gördüğünü gösteriyor. Muhafazakâr sağ eğilimli seçmen, CHP'ye pek itibar etmemiş. Sadece İstanbul ve Ankara gibi büyük kentlerde bir istisna olduğunu söyleyebiliriz. Ankara'da merkez sağdan gelen Mansur Yavaş, muhalefet açısından bir cazibe merkezi oluşturdu. Neredeyse Melih Gökçek'i yakalıyordu. İstanbul'da Mustafa Sarıgül de, Mansur Yavaş kadar olmasa dahi daha önce MHP'ye ya da AK Parti'ye oy verenlerden destek alabildi.(Nazlı ILICAK)

Normal olarak kasetlerle, tapelerle, evdeki paraları sıfırlamalarla, bakanlara verilen rüşvetlerle şekillenen 17 ve 25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonlarından sonra bu sonuç beklenmiyordu. Çünkü dünyanın gelişmiş demokrasilerinde bunca olaya rağmen hiçbir hükümet ayakta kalamamıştı. Peki neden böyle oldu derseniz aklıma meşhur bir hikaye geliyor; Fransızlar Urfa'yı işgal için asker konuşlandırırken, Bey Kapısı'nda oturan ahaliye haber gelir, Fransız askeri yaklaşıyor diye. Aldıran bile olmaz, kimseden pek ses çıkmaz. Oturmaya devam ederler. Gün ilerlerken yeni haberler gelir. Fransızlar Akabe gibi kente hakim tepeleri de işgal etmiştir. Kente girmeleri an meselesidir. Ahalide gene bir hareket yoktur. En sonunda Fransızlar isot tarlalarına girdi! haberi gelince kızılca kıyamet kopar ve müthiş bir infial yaratır. "Vurun ulan vurun bugün namus günüdür" der ahali ve herkes koşar vatanı(!!!) savunmaya...Anlaşılan Türkiye'de henüz isot tarlalarına girilmemiş.

Seçim sonuçlarının analizini geniş bir şekilde ele almak lazım elbette ama bugünlük kısa bir değerlendirme yazacağım. İlk olarak şunu unutmamak lazım, Türkiye'de insanlar genel olarak merkez ve sağ partilere daha bir sıcak bakıyor. Çeşitli sebeplerle sola ve CHP'ye eskiden beri mesafeli. (Sebeplerini gelecek sefer yazacağım) Ecevit'in kısa süreli yarattığı umut dönemi hariç Cumhuriyet tarihi boyunca bu böyle. Adayların kişisel performansları bu handikapı aşmak için ciddi katkı yapsa da partinin genel algısı nedeniyle sonuç almaya yetmiyor. Ana muhalefet Partisi ülkenin yarısında bir varlık göstermiyor, üçüncü parti bile olamıyor, hatta eskiden çok etkili olduğu sahillerde bile güç kaybediyor. Kendisi bir gündem oluşturup halkı sürüklemek bir yana Başbakan'ın gündemine takılıp kaldığı için bir umut yaratamamakta.

Halkın büyük bölümü iktidarın yaptığı işlerden memnun, yolsuzluk iddialarına kulak asmıyor, muhalefet partilerini yetersiz buluyor. Geçmişte yaşanan ekonomik ve siyasi krizlerin faturasını ağır bir şekilde ödemiş olan insanlar, iktidar değişikliğine gidecek gelişmelerden endişe ettiğinden mevcut düzenin sürmesini istiyor. Başbakan her zaman yaptığı gibi gündemi gayet iyi yönetip, mağdur rolünü oynayarak oy aldığı tabanda müthiş olumlu bir algı oluşturdu. PKK terör örgütünün yasadışı birçok eylemine ve Türkiye'nin bütünlüğüne yönelik tehdide rağmen "Artık şehit cenazeleri gelmiyor" denilerek ikna edilen insanlar barış sürecinin bozulmasını istemiyor. Kim ne derse desin AKP siyaseti en doğru yapan ve halka dokunan bir parti olduğundan insanlar bir anlamda kendini buluyor.vs.vs. devamı haftaya...

Seçilenlere halka hizmet yolunda başarılar temenni ederek, seçimlerin vatan, millete hayırlı olmasını dilerim.

Süheyl ÇOBANOĞLU
RUBASAM Bşk.V.