Türkiye'de yaratılan politik gerginliği ve bunun toplumda ciddi bir ayrışmaya sebep olduğunu aklıselim sahibi herkes görüyor. Fakat Başbakan, tabandaki oyların dağılmaması için ısrarla bu tutumunu sürdürerek insanlarda kin ve nefret yüklemesi yapmaya devam ediyor.

26 suçtan sabıkası olan AKP'li saldırgan Orhan Övet isimli şahıs, henüz aydınlanmasa da bir komplonun tetikçisi olabilir. İfadesinde önce "Alperen'im" diyerek Alperen Ocaklarıyla ilgisi varmış gibi görüntü vermiş fakat sonradan AKP üyesi olduğu tesbit edilmiş.

2012'de Ankara Elmadağ'da AK Parti'ye üye olduğu, fakat olay sonrası ihraç edildiği belirtiliyor. BDP Grup odasının kapısında saldırmak suretiyle CHP-BDP tabanında, sorgusunda milliyetçi imajı vermek suretiyle CHP-MHP tabanında, çatışma çıkarmayı mı amaçlıyordu, üzerinde durmak gerekir.

Aslında 10 Mart 2014 tarihinde mahkeme kararıyla hükümlünün denetimli serbestliği kaldırılıp, cezasının infazı için aranmakta olan saldırgan nasıl olup ta Meclis güvenliğinde yakalanmıyor??? Şahsın giriş kontrolundan sonra elindeki beyaz bir kağıdı polis memuruna göstermiş olması üzerinde ismi veya adresi olan birini sorduğu şüphesini yaratıyor. Kuşku duymamak elde değil.

Emniyetteki ifadesinde, önce "Babamın ölümüne dikkat çekmek için yaptım." demiş, sonra "Gıcık oluyorum görüşlerini beğenmediğim için saldırdım" demiş... Bu ne biçim bir zihniyettir ki ana muhalefet partisinin liderine fikirlerini beğenmediği için saldırma hakkını kendinde bulabiliyor.

Mahkemede serbest bırakılan saldırgan, daha önce komşularına hakaret ve darp nedeniyle işlediği suçtan dolayı denetimli serbestlik ilkesini ihlal ettiği gerekçesiyle tutuklanmış.(şahsın mahkeme kararıyla zaten aranmakta olduğunu yukarda yazmıştık.)

Peki gelelim madalyonun öteki yüzüne. Bu şahıs ya Başbakan'a yumruk atsaydı mahkemenin ve AKP.lilerin tavrı ne olurdu acaba? Söyliyeyim, yer yerinden oynar, saldırganın ne teröristliği kalır ne paralelliği, ne dış güçlerle işbirliği kalırdı. Hergün başta yandaş medya olmak üzere sayfa sayfa bunu ispatlamaya çalışan yorum ve yazılar çıkardı. Meclis'teki güvenlik görevlileri "paralel yapının elemanları" olduğu gerekçesiyle ölümlerden ölüm beğen misali sürüm sürüm süründürürlerdi. Suç muhalefet partilerine atılır CHP veya MHP yaptırdı derlerdi. Ve elbette ki muhteşem bir "mağduriyet" edebiyatıyla pehlivan tefrikası misali senelerce istismar edilirdi. Geçmişte Başbakan'ı protesto edenlerin başına gelenlerden kısa bir özet yapacak olursak;

Evinin balkonundan ayakkabı kutusu gösteren kadının tutuklandığını,Başbakan Erdoğan, 25 Temmuz 2010 tarihinde Malatya'da miting alanına doğru ilerlerken bir vatandaşın, seçim otobüsüne doğru bağırması üzerine korumalar tarafından etkisiz hale getirilen şahıs mahkemede tutuklanarak cezaevine gönderildiğini, 14 Mart 2010 tarihli Roman Çalıştayı'nda "Parasız eğitim istiyoruz" yazılı pankart açan öğrencilerin, çıkarıldıkları mahkemece 8 yıl 5 ay hapis cezasına çarptırıldığını,2 Mayıs 2009 tarihinde Ankara düzenlenen bir şehit cenazesinde Başbakan'a sözlü protesto da bulunan bir vatandaş "Devlet büyüklerine hakaret" suçundan çıkarıldığı mahkemece tutuklandığınıBaşbakan Erdoğan'ın 2006 yılında Mersin mitinginden önce hükümetin tarım politikasını eleştiren vatandaşa "Ananı da al git" dediği gün yumurta atan vatandaşlardan beşi mahkemece tutuklandığını unutmamak gerekir.

Fakat, nasıl bir hukuksa aynı kanunlarla yönetilen Türkiye'de CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu'na yumruk attığı için mahkemeye çıkarılan Orhan Övet ise serbest bırakıldı !!!

Özellikle 17 ve 25 Aralık Büyük Rüşvet ve Yolsuzluk Operasyonundan beri dozu arttırılan kutuplaştırıcı siyasetin, Türkiye'yi getirdiği nokta bu. Son derece yanlış bir anlayışla sürdürülen "kindar ve dindar" nesil yetiştirmek amacıyla ortaya konan "biz ve ötekiler" mantığının sonucu tabanda oluşan bölünme yarın daha vahim hadiselere zemin yaratabilir. Birlik ve beraberliğe, dialog ve uzlaşmaya ihtiyacımızın olduğu ülkemizde siyasi düşünce farklılıkları nedeniyle ayrışmamızın alemi yok.

Olayın arka planı daha sonra ortaya çıkacaktır ama saldırgan sorgusunda olaydan dört gün önce esrar kullandığını belirtmiş ve annesi "çocuğumu kullandılar" derken bu olayın arkasında kimleri işaret ediyordu öğrenmek gerekir. CHP Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin; "şahsın Parlamento'ya gelirken telefonunu yanına almadığını, her yeri biliyormuşçasına hareket ettiğini, saldırıyı BDP grup toplantı salonu önünde tam da BDP toplantısı bitmek üzereyken yapmasının maksatlı olduğunu söylüyor. Sıradan bir insan değil; arkasında birilerinin olduğunu, profesyonel olduğunu düşünüyoruz, planlanmış bir olaydır. Saldırganın Elmadağ Belediye Başkanı ile bağlantısı ne? Cebinde esrar alacak parası olmayan adamın 2 gün önce banka borçlarını kim ödedi?" diye sorarken bir bildiği vardır herhalde.

Not...: İngiliz tertibi, Ermeni ihaneti ve Osmanlı idaresinin zaafiyeti nedeniyle 10.Nisan 1919'da suçsuz yere idam edilen Millî Şehidimiz Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey'i saygıyla anıyorum.

Süheyl ÇOBANOĞLU
RUBASAM Bşk.V.