01/07/2014
BALKANLARDA TEFEYYÜZ ETMEK
Tefeyyüz, feyz almak kökünden türemiş feyz almak anlamında Osmanlıca bir kelimedir. Bir diğer manası da ilerlemektir. Geçtiğimiz ay içerisinde 6 gün süren Balkan ziyaretlerimiz sürecinde dikkatimi çeken bir miras kelimedir.
Türkiye'nin alanında tek olan düşünde kuruluşu RUBASAM olarak yaptığımız Rumeli-Balkan ziyaretlerimiz oldukça verimli ve dolu dolu geçmiştir. Çok kıymetli başkanımız Sn. Mesut Başkır ve kurucu başkanımız Sn. Özcan Pehlivanoğlu ile birlikte gerçekleştirdiğimiz bu önemli ziyaretin yansımalarıda oldukça etkili olmuştur.
Balkan bütünlüğü coğrafi havza olarak bir Osmanlı hinterlandıdır. Bu havzada Türk varlığı sadece Osmanlı ile değil İslam öncesine de dayanmaktadır. Rumeli, 2000 yıldır Türklerin yurt tuttuğu, kültürünü aşıladığı, devşirdiği ve yaşadığı bir vatan olmuştur. İslam öncesi dönemde İskitlerden başlayarak Magyar`ların, Hunların, Kumanların, Avar ve Peçeneklerin; İslam ile gelen dönemde ise daha çok Horosan Alperenlerinin irşat sahası olmuştur.
Hoca Ahmet Yesevi erlerinden Sarı Saltuk Buğranın gönülleri fethettiği, Ayvaz Dedenin ışıklandırdığı bu sahalar, Endülüs'ünde etkisiyle İslami uyanışın başladığı ve Osmanlı ile tefeyyüz ettiği Müslüman Türkün bir Kızıl Elması olmuştur.
AHDNAME; EVRENSEL AKİT
İlk durağımız, Saraybosna; Bosna oldum olası beni etkileyen ve çalışmalarımı daha çok üzerinde yaptığım bir vaka ve saha olmuştur. Bu sefer yanıldığımı anladım. Bu Rumeli gezisi bende derin etkiler ve izler bıraktı. Balkanları tanımak ve anlamak için bütün Rumeli coğrafyasının ve kültürlerinin de bilinmesinin şart olduğunu/gerektiğini gördüm.
BOSFOR derneği ( Bosna Türk Dostları Derneği) nin davetlisi olarak geldiğimiz Sarayevo'da bizi sürprizler bekliyordu. Sn. Rızvan Haliloviç`in 20 yıldır canla başla çalışarak bizlere tekrar hatırlatmayı arzuladığı bir geleneği anmaya ve törenlerle kutlamaya; " Fatihin Ahdname`sinin 550. Yıl dönümü" nü anmaya gelmiştik.
Her nedense Bosna deyince insanların aklına savaş, tecavüz, Sırp katliamının Boşnaklar üzerindeki etkileri, vahşetler vb. konular geliyordu. Ama hiç düşünmemiştik, acaba neden Boşnaklar bütün bunlara maruz kaldı. Hiç onlara sormadık hatta anlamaya bile çalışmadık. Öylesine duygusal yaklaştık ki, Türkiye'deki bütün siyasi ve kültürel hastalıkları bile farkına varmadan oraya taşıdık, bulaştırdık. Ben bunun etkisini sadece Bosna'da değil, gezdiğim yerlerde de gördüm.
Orada yaşayan Türklerin ve Müslümanların oranın vatandaşları olduğunu unuttuk. Onlara kendi vatandaşlarımız olarak baktık. Ama yanılmıştık. Rumeli'deki Türkler, Müslümanlar bizim kardeşlerimizdi, doğrusuda buydu. Fakat onlar aynı zamanda yaşadıkları o ülkelerinde vatandaşları ve yurttaşlarıydılar. Bu konuya daha sonra değineceğim.
Ahdname nedir? İslam'ın, Balkanlar`da zor ve şiddet kullanmadan yayıldığının en güzel delilidir. Bir arada yaşamanın, Avrupa'dan önce Bosna'da olduğunun da kanıtıdır. Fatih Sultan Mehmet'in bundan 550 sene önce Rumeli fetihleri sırasında Bosna krallığını aldığı (28 Mayıs 1463) dönemde Bosnalı Hıristiyanlara (Katolik Francis'ken Kilisesine) verdiği bir beraattır (aslı Fonjiç` dedir). Sultan otağını Milodraj da kurmuş ve bu evrensel belgeyi vermiştir. Vermiştir ama unutulan bu belgenin verildiği topraklarda Müslüman Türk soykırımı, Ortodoks Sırplar tarafından nihayetinde yapılmıştır.
Ahdname `nin içeriğini ve Milodraj kasabasını araştırmayı okuyucuma bırakıyorum. Bu belge BM tarafından imzalanan "Uluslararası İnsan Hakları" Sözleşmesinden (1948) yaklaşık 500 yıl önce verilmişti, bununda göz önüne alınmasını önemle rica ediyorum. Bu etkinlik (20 yıldır) her yıl geleneksel olarak kutlanmaktadır. Mutlaka gidip görülmesi gereken bir yer.
RUBASAM ZİYARETLERİ VE YANKILARI
Bosna'nın en çok okunan gazetesi "Oslabodenje" (Hürriyet) ile bir röportaj gerçekleştirildi. Ardından başkentin sesi olan Bosna Radyosunda canlı bir yayına katıldık ve RUBASAM tanıtıldı, ziyaretimiz haber yapıldı. Her iki medyada 40 yıldır devam eden hatta savaş süresince bile yayınını sürdüren köklü kuruluşlardır.
Dünya Boşnak Kongresi başkanı Sn. Mustafa Hajriç ile resmi bir görüşme gerçekleştirdik. Önümüzdeki Eylül ayında Bosna da nüfus sayımı yapılacak. Bosnalı Sırpların amacı bu sayımda Boşnak nüfusunun % 50 nin altında olduğunu iddia ve ispat etmek olduğundan, Konseyin mücadelesi de bu yönde olmaktadır.
Bilindiği gibi savaş sırasında 1 milyon 200 bin Bosnalı Müslüman, Bosna'yı terek etmiş ve mülteci durumuna düşmüştü. Bunların az bir kısmı tekrar dönmüş ama vatandaşlık başları olmasına rağmen hala dönemeyen (evleri Sırp tarafında kalanlar çoğunlukta olanlar var) veya dönmeyenler olmuştur. Dayton antlaşmasına göre sayıma katılmak için en az bir yıl Bosna da oturmak şarttır. Sırplar bu maddeye dayanarak, yurt dışındaki Bosnalı Müslümanları saf dışı tutmak istemektedirler.
Şu an Müslümanların oranı % 56 olduğu tahmin edilmektedir. Buna rağmen Konseyin Lobi çalışmaları haklı nedenlere dayandığından, Eylüldeki sayımı erteletmek veya iptale ettirmek yönündedir. Gerçi azınlıklar meselesinin 1 Temmuza kadar halledilmemesi durumunda bu sayımın geçersiz olması kuvvetle ihtimaldir.
Balkan ve Rumeli STK lara burada düşen görev Bosna'daki Nüfus sayımının ertelenmesini veya iptal edilmesini sağlayacak adımların atılmasıdır. Siyasi partilerin atacakları adımlar ise Avrupa'daki etkili mekanizmalar nezdinde, konseyin çalışmalarına destek verilmesini sağlamak yönünde olmalıdır.
Bosna'dan çıkan sonuç şudur; Balkanlar'daki Türkler, İnsan Hakları ve dinler arası yaşam geleneğinin mirasçılarıdır.
KONJİÇ, BILAGAJ TEKKESİ VE MOSTAR
Milodraj da Alja`nın yakın arkadaşı ve SDA kurucusu Prof. Dr. İsmet Haliloviç ile birlikte Fatihin otağını kurduğu alanda yemek yemenin onurunu yaşadım. Uluslararası Saraybosna Üniversitesi ziyaretimizde, Sn. Doç. Dr. Metin Boşnak ile tanıştım. Fikir Alışverişinde bulunduk. Yakın ilgisi ve Bosna üzerine bilgisi muhteşemdi.
Bosna'daki kültürel varlıklar ve ecdadın eserleri muhteşem. Konya'dan gelen akıncıların kurduğu Konjiç şehri ve Mimar Sinan'ın eseri Konjiç köprüsü, Mostar'a giderken yolunuzun üzerinde. Mutlaka görülmesi gereken bir yer, kültür ve tarih anıtıdır. Bılagaj(y) tekkesi de 14. Yy.da bölgeye gelen alperenlerce kurulmuş Sarı Saltuk`un irşat makamlarından biridir.
Tekkeden sonra gün batımına yakın zamanda, Mostar'a girdik. Tarih ve Türk kokan Rumeli'nin Adriyatik havzasındaki bu uç serhat ilini mutlaka görün derim. Gezi resimlerimizi facebook sayfamda bulabilirsiniz.
FERHAT DERVİŞ VE KOSOVA AYDINLAR OCAĞI ŞURASI
Sarayevo'dan akşam otobüsle Kosova'ya, Priştine`ye geçtik. Kosova'ya geçmek için Sırbistan'ın kanayan yarası Sancak üzeri yolculuğumuz devam etti. Sancak anneannemin ve eşimin de büyükbabasının doğduğu Priboj`u içinde barındıran Türk bölgesidir. Otobüs Priboj da 30 dakika mola verdi, böylece hiç görmediğim ata ilini de görmüş oldum. Sabah erken saatlerde Priştine'ye varmıştık.
Ferhat Derviş, açık söyleyeyim etkilendiğim bir dava adamıdır. Ekibimizi Piriştine'de karşıladıktan sonra, başkentin meydanına gittik. Buradan Kosova Demokratik Türk Partisi başkanı Sn. Mahir Yağcıların ziyaretine katıldık. Başkanımız Sn. Başkır, Rumeli'deki Türklük davasına hizmetlerinden dolayı Sn. Baka M. Yağcılar`a plaket takdiminde bulundu.
Sultan Murat`ın Türbesini ziyaret ettikten sonra, Türk kokan bir başka Balkan şehrine; Prizren`e vardık. Ertesi gün şura sabah saat 10 da başladı. Türkiye Aydınlar Ocağından ve Üniversitelerden şuraya tebliğ veren 200 katılımcı gelmişti. Bu şuraya RUBASAM olarak bizde davetliydik ve Özcan beyin tebliğini de zevkle dinledik.
Ferhat Dervişin açılış konuşması şuraya damgasını vurmuştur. İnşallah bu konuşmayı sevgili abim Yesevi Vakfı Başkanı Sn. Erdoğan Aslıyüce yayınlayacaktır. Kendisinden bunu bizzat istedim arzu ettiğimi söyledim. Erdoğan abi konuşma metnini alırsam yayınlarım hatta kitap bile yazarım dedi. Türkiye Aydınlar Ocağı Başkanı Mustafa Erkal beyede teşekkürlerimi sunuyorum. Bizi böylesine güzel bir şuraya davet ettikleri için.
Prizren de Doğru Yol derneğini ziyaret ettik. Başkanı Tahir Luma ile tanıştık. Kosova Türklerinin sanat ve kültür çalışmalarıyla temsil edildiği bir STK Doğru Yol. Kosova'da Türk eğitim sistemini ve kültürünü konuştuk, bilgi aldık. Burada duydum "Tefeyyüz" kelimesini ama soramadım. Cemaatlerin kurduğu Türk okulları(!) varmış. Halbuki Türklerin yaşadığı, sanırım 8 bölgede zaten Türk okulları varken, buralarda adı Türk okulu ama dili Arnavutça olan bir okul kurmak, sanırım Türk kültürüne ve eğitim dünyasına nasıl bir darbe vurmuştur, siz anlayın.
Kosova diyor ki biz bir Türk Okulu kuralım siz çocuklarınızı buraya getirin. Taşımalı eğitim. Yani 40 km. öteden 6 yaşındaki çocuğunuz okula göndereceksiniz. Hemde Türkçe yerine Arnavutça okuyacak. Arnavut gençler, Prizren de bir Boşnak genci Boşnakça konuşuyor diye bıçaklarken, gelin siz Türkçe konuşun. Biz gittiğimizde bu olay 2 gün önce olmuş. Bunu bölgenin en resmi ağzından duymasam inanmazdım.
Sırplar terk ettikleri evlere dönmüşler. Kiliseler onarılmış. Kosova'da Türklerin nüfusu giderek azalıyor. 90 bin den 19 bine düşmüş. Buna rağmen Türkçe konuşan 100 bin kişi var diyorlar. Doğruda çarşıda gezerken kimle konuşsam Türkçe cevap verdiler. Arnavutlardan korkanlar, kendilerini sayımlarda, Arnavut'um diye yazdırıyor, ilginç. Arnavut milliyetçiliği bölgedeki diğer Müslüman unsurları rahatsız ediyor anlaşılan. Korkuyorlar.
Ben bir gence "Fala" (Boşnakça sağol) dedim, parmağıyla beni ikaz ederek, "Sırpça konuşma, burası Arnavutların ülkesi", diye beni ikaz etti. Ona Müslüman Türk olduğumu söyledim sustu. Hafif bir tedirginlik var. İnancım şu, sonunda kendi aralarında anlaşacaklardır. Bizim taraf olmamamız gerektiğine, karışmamamız gerekliliğine inanıyorum.
Kosova, oradaki Müslümanların (Türk, Boşnak, Arnavut vd.) öz vatanıdır. Bu sorunu aşacaklarına inanıyorum.
ÜSKÜP VE RUMELİ DAVAMIZ
Prizren, sadece Prizren mi?; hayır! Balkan dünyasına girmek ve anlamak için tüm Rumeli Türk kentlerine tek tek gidilmeli, görmeli, oradaki soydaşlarımızın kurdukları her bir kurum ve kuruluş, siyasi oluşumlar ve STK lar da ziyaret edilmelidir. 20 yıldır Balkan davasıyla ilgiliyim. Buraları gezince hiçbir şey bilmediğimi ve görmediğimi anladım.
Balkan davası bir bütündür. Bu hinterlantta ki Osmanlı bakiyesi 13 ülke karış karış gezilmeli ve incelenmelidir. Bu yapılmadıkça kimse ben Balkan davası için çalışıyorum demesin. RUBASAM bu misyonla görevini yürütmektedir. Sn. Pehlivanoğlu ve Sn. Çobanoğlu Rumeli davasının anıt isimlerinden biridirler. Tüm Rumeli ve Rumeliler; Girit'ten, Mora'dan, Prençova`dan başlayıp Bosna'ya, Kosova'ya, Deliorman'a kadar ne kadar Türk ve Müslüman ili varsa gidilmeli ve hepsi kucaklanmalıdır.
Gezdiklerimin ve gördüklerimin hemen hepsini yazsam satırlarıma sığmaz biliyorum. İnternetten buraları görebilirsiniz. Tavsiyem, bizzat gidilmesidir. Mesela 6 gün çay bulamayıp da Üsküp de, Sn. Adnan Kahil`in mekanında Türk çayı içmeden bunu anlayamazsınız. Gelecek vaat eden, genç isim/dava adamı Enes İbrahim'le gezmeden de anlayamazsınız.
Üsküp, bir köprü iki şehir..! Gözlerime inanmadım. Türk varlığına nasıl darbe vurabiliriz diye Makedonlar elinden geleni yapmış. Üsküp köprüsü bir yaka Türk bölgesi diğer yaka Makedon. Eski ve yeni (kokuşmuş); iç içe desem değil, sırf bu manzara bile çevrenin nasıl katledildiğini, size en ağır bir şekilde sunmaktadır. Makedon bölgesinde devasa heykeller yapılmış. Bütçenin 1/3 ünün buralara harcandığını duyunca dahada üzüldüm. Sıkıntı var halk para bulamıyor, bir bakan maaşı bile 100 avro iken nedir bu banallik?
Tepedeki Türk kalesinin içine kilise yapılıyor. Türk Osmanlı minareleri Arap mimarisiyle tekrar yeniden onarılmaya çalışılmış. Buda bizimkilerin TİKA nın eseri. Yahu kardeşim neden Arap mimarisi? Oraya Selçuklu mimarisi bile yapamazsınız. Oraya sadece Osmanlı Mimarisi yapabilirsiniz, çünkü o eserleri oraya Osmanlılar yaptı.
Üsküp de, "Türk Hareket Partisi" ni ve eski bakanlardan, hareketin kurucusu Sn. Adnan Kahil`i ziyaret ettik. Çok güzel bir toplantı ve bilgi alış verişi yaşadım orada. Mekân muhteşem. İnsanlar güzel. Çay harika. Ve Enes, genç ama olgun bir dava adamı. Ne söyleyeyim, ben bu genç adamada bir ufuk sezdim. Adı Ashab ismi; Enes bin Malik. Sn. İbrahim, aynı zamanda partinin Genel Sekreteri. Yolu açık olsun. Adnan beyin yanında tecrübesine ziyadesiyle katkılar yapacaktır.
Parti binasında otururken, duvarda bir tablo dikkatimi çekti. Üzerinde "Tefeyyüz " yazıyordu. Sordum. Üsküp'te ecdattan kalan, 125 yıldır (1884 den beri) faal olan eğitim sisteminin adıymış. Sadece 2. Dünya savaşı sırasında 4 yıl kapalı kalmış. Manasını yazımın başında vermiştim.
SONUÇ
Türkü anlamak için, Türkü dinlemek lazım diye bir söz vardır. Tefeyyüz etmek isteyen, Rumeliye/Balkanlara gitsin diyorum. Ne demek istediğimi anladınız sanırım.
1. Rumeli TÜRK'tür, Türk kalmalıdır. Enes İbrahim'e sordum, siz neden Türkiye'ye gelmiyorsunuz? Ne dedi bakın; "Burası benim VATANIM". Evet, oradaki kardeşlerimizi yerinden etmeyelim. Biz göç yaşamadık ama travmasını hala hissediyoruz. Oralarda onlara ihtiyacımız var. Ben Üsküp'e gittim mi nerede Türk çayı içerim sonra?
2. Lütfen Rumeli'yi yeniden keşfetmeye kalkmayın, orayı fethetmeye kalkmayın. Oralara her giden cemaat, siyasetçi, politikacı, İslam'ı yayacağım vb. diyenler, oralarda nasıl bir tahribat açtıklarının farkında değiller.
Oradakiler inanın bizlerden daha şuurlu, daha inançlı. Her giden Türkiye'deki Siyasi ve kültürel hastalıkları ve yozlaşmayı da beraberinde götürmüş. Rumeli'nin dokusunu bozmayın, onlar hassas, terbiyeli, bizleri çok seviyorlar ve kırmamak için bize rahatsızlık verdiğimizi söylemiyorlar. Unutmayın, onlar oralarda ev sahibi, bizler misafiriz.
Eğer birşeyler yapmak istiyorsanız, oralarda Ekonomik yatırımlar yapın. Okumaya gidin. Oranın ekonomisine katkıda bulunun. Lobisel tanıtım ve faaliyetlerini yapın ama kontrol etmeye kalmayın.
Rumeli'de, İslam var ve yaşanıyor. Gidenler yok sandıkça ve müdahale ettikçe, kültür, doku, sosyal yapı ve inançlar devşiriliyor. Oradakiler bundan şikâyetçiler. Rahatsızlar. Bakın "Vahhabilik" Rumeli'nin dokusuna çok ters, ama yerleşmiş. Özellikle Sancakta Novipazarda merkezleri var. Bosna'da bile etkililer. Rumeli'nin dokusu Ehli Sünnet ve Bektaşilik geleneği ve kültürü üzerinedir. Bosna'da ki Hanefilik, Kosova'daki Bektaşilik ne güzeldir. Bu arada Bosna Fatih Korosunu mutlaka takip edin, izleyin derim.
3. TİKA, büyük hizmetler veriyor. Tek isteğimiz Osmanlının mimarisine daha saygılı olunması.
4. Rumeli'deki, ecdadımızın oralarda kurduğu eğitim ve dini sistemler yozlaştırılmamalı. Meşihat (imamet) sistemine saygılı olunmalıdır. Eğitimde Türkçe eğitim ve öğretim yapan "Tefeyyüz" eğitim sistemi korunmalı ve yaşatılmalıdır. Bu okullar Rumeli'de Türklerin olduğu her bölgeye taşınmalı ve kurulmalıdır.
5. Rumeli'nin Anadolu'nun bir parçası olduğunu asla unutmamalıyız. Ulaşım imkânları dahada kolaylaştırılmalıdır.
6. Bosna'da Eylül ayında yapılacak olan "Nüfus Sayımı "nın iptal edilmesi için mücadele veren "Dünya Boşnak Konseyi" desteklenmelidir.
7. Rumeli ve Balkan davası bir bütündür. Bütün olarak algılanması sağlanmalıdır. Bu görev federasyonlara ve derneklere düşmektedir. Sadece, biz bu dernekleri Türkiye'de yaşayan muhacirler için kuruyoruz. Rumeli'de yaşayanların dernekleri ise zaten onlar tarafından kurulmuştur. Yapılması gereken, bu derneklerin ortak çalışmaları sağlanmalıdır. Oradaki dernek yapılarına müdahale etmemeliyiz.
8. Rumelili bir Boşnak için, Arnavut için, Pomak için veya o bölgeden gelen her muhacir için Rumelilik tek çatı olmalıdır. Balkanlar coğrafyanın adıdır. Trakya da bu coğrafyanın bir parçasıdır. Rumelilik ise hepsini içine alan geniş bir kavramdır. Rumeli hinterlandı ise Doğu Avrupa´nın tamamını kapsar. Ve biz buraları, hepsini bilmeden Rumeliliyiz diyemeyiz.
SON SÖZ
Tefeyyüz etmek isteyen Rumeli'ye gitsin.
Ufuk Süslü