Malum olduğu üzere 25 Ocak 2015 tarihinde Yunanistan erken genel seçime gidiyor. 30 Ocak 1923 tarihli Mübadele anlaşması uyarınca İstanbul´daki Rumlarla birlikte mübadele dışı bırakılan ve bugün sayıları 150 bin civarında olan Batı Trakya Türkleri, mümkün olan en fazla sayıda milletvekili çıkarmak arzusundalar. Fakat Yunanistan'ın 1990'da yaptığı yasa değişikliğiyle 1993 seçimlerinden itibaren partilere ve bağımsız adaylara getirdiği %3'lük baraj nedeniyle kendi siyasi iradelerini parlamentoya istedikleri gibi yansıtamıyorlar.

 

Yunanistan, Batı Trakya´da yaşayan Türk azınlığın vatandaşlık, din, ırk ve dil ayrımı yapılmaksızın özgürlüklerin korunmasını, ibadet serbestliğini, dolaşım ve serbest göç etme hakkını, yasalar önünde eşitliğini, siyasal ve sosyal hakların tamamından yararlanmalarını Lozan Anlaşmasıyla kabul ettiği halde, bu ülkede yaşayan Türk azınlığı, Türkiye´nin Yunanistan topraklarındaki doğal uzantısı olarak görmeyi ve potansiyel bir tehdit olarak değerlendirmeyi sürdürdü. Doğal olarak Batı Trakya Türk Azınlığına yönelik siyasal yaklaşımlar da bu algılama doğrultusunda şekillendi.(1)

 

Partiler ve adaylar, yıllardır kangren olmuş sorunların çözümü yolunda net tavır almalıdırlar. Türk adaylar da seçildikleri takdirde parlamentoda bu konularda azınlığın beklentilerini seslendirebilmeli ve kendi partilerinden bu konuda samimi davranmaları için talepte bulunmalıdırlar. Sonuçta Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığı, seçimlere katılan partilerden sorunları ile ilgili somut adımlar beklemektedir. Çünkü, Batı Trakya ve Yunanistan Türklerine yönelik ayrımcılık, onu farklı görme, kendinden kabul etmeme eğilimi ne yazık ki devam ediyor.

 

1927´den itibaren yapılan tüm seçimlere mevcut bir partiye katılarak iki milletvekili çıkarabilen Batı Trakya Türkleri, ilk kez 8 Nisan 1990´da seçimlere bağımsız katılarak, Rahmetli Dr. Sadık Ahmet, Güven listesinden Rodop ilini temsilen; Ahmet Faikoğlu, İkbal listesinden İskeçe ilini temsilen, milletvekili olmuşlardı.

 

1990 yılında iki bağımsız Türk adayın parlamentoya girmesinin ardından, 24 Ekim 1990 tarihinde Meclise sunulan ve aynı yılın Kasım ayında kabul edilen bir tasarı ile baraj sistemi ilk kez 1993 seçimlerinde bağımsız adaylar için de uygulanmaya başladı. Yeni seçim kanunu, Müslüman Türk Azınlığın, bağımsız milletvekili çıkarmasını imkânsız hale getirdi. Çünkü yeni seçim kanununa göre; parlamento mensubu olmak isteyen her aday, Yunanistan genelindeki toplam oyların yüzde üçüne karşılık gelen en az 200 bin oy almak zorunda. Batı Trakya´da yaşayan Müslüman Türk nüfusunun 150 bin civarında olduğu düşünülürse, bağımsız bir Türk adayın yüzde üçlük oy olması imkânsız hale geliyor. Yunanistan´ın iki büyük partisi PASOK ve YDP, Türklerin yoğun yaşadığı bölgelerde "3´e 2 formülü" uygulayarak, ikisi Türk olmak üzere beş aday gösteriyorlardı. Ancak bu formül de, Türk oylarının bölünmesine ve daha fazla Türk milletvekili çıkarma şansının azalmasına sebep olmaktan öte geçmiyor.(2)

 

Rahmetli Sadık Ahmet'in 13 Eylül 1991 tarihinde Batı Trakya Türklerinin ilk siyasi oluşumu olarak kurmuş olduğu Dostluk Eşitlik Barış (DEB) Partisi, bu seçimler öncesi yaptığı yazılı açıklamada, partilerin yanısıra bağımsız milletvekili adaylarına uygulanan yüzde 3'lük baraj nedeniyle seçimlere katılmadığını belirtti. 43.000 oya sahip olan parti tarafsız kalınca onlarca aday adayı çıktı ve aralarından 17 kişi değişik partilerden aday olarak gösterildi.

 

Haliyle "Türk adaya oy vermeleri" çağrısında bulunan bu arkadaşlardan hangisine oy verileceği tartışılır hale geldi. Çözüm nispeten kolay, ama en azından oradaki toplum önderleri bu işi halkla koordine etmeliydiler. Örneğin, her ailede iki oydan biri kamuoyu araştırmalarının da gösterdiği gibi seçimin galibi olacağı düşünülen (Radikal Sol İttifak) SYRİZA'nın Türk adayına ikincisini ise üzerinde hemfikir olunan diğer bir partinin Türk adayına verilirse dört milletvekili çıkarma şansı olabilecektir.

 

Genel siyasi görünüme bakacak olursak, kamuoyu araştırmalarına göre, Radikal sol görüşlü SYRİZA'nın önde görünmesine rağmen tek başına hükümet kuramayıp, küçük partilerden biriyle koalisyon kurmak zorunda kalabileceği konuşuluyor. Yunanistan halkı genelde Syriza (Radikal Sol İttifak), ya da ND´ye (Yeni Demokrasi Partisi) sıcak bakıyor.

 

Ünlü TV programcısı Stavros Theodorakis tarafından kurulan Avrupa yanlısı merkez görüşlü "Potami / Nehir", sosyalist PASOK (Panhelenik Sos.Hareket), KKE (Yunanistan Komünist Partisi) ve aşırı sağ görüşlü Altın Şafak (Hrisi Avgi), üçüncülük yarışındalar. Fanatik ırkçı ve Türk düşmanı Altın Şafak'la hiç bir parti koalsiyon yapmayacağını beyan etti. Komünist Parti ve Syriza geleneksel olarak aynı çizgide olmadığından işbirliğine gitmeleri düşünülmüyor. İbre, medya alanında oldukça tecrübeli ve PASOK´a kıyasla çok daha düzgün bir imajı olan Nehir´den yana görünüyor. Bu durumda Syriza´nın koalisyon hükümeti kurabilmek için elini uzatmak durumunda kalacağı iki ana parti olarak geriye PASOK ve POTAMİ/(NEHİR) kalıyor.

 

Ekonomik durumu 2012'ye göre daha iyi olmasına rağmen krizin yıprattığı iktidar partilerinin uyguladığı tasarruf tedbirleri nedeniyle SYRİZA gibi bazı partiler tarafından, "Avrupa Para Birimi olan euro'dan çıkılarak eski paraları olan drahmiye dönülmesi, moratoryum ilan edilip dış borçların ödenememesi" gibi radikal söylemler ifade ediliyor. Uzmanlar bu durumda yüzde 35'lik bir enflasyona, yatırım ve maaşlar için daha zor para bulunmasına, AB yardım teşviklerinden mahrum kalınmasına yol açacaktır. O nedenle SYRİZA Lideri Alexis TSİPRAS seçimi kazanırsa radikal kararlar pazarlık yaparak, mevcut istikrar paketini biraz gevşetmek isteyecektir.(3) Seçim sonuçlarının Batı Trakyalı Türk kardeşlerimiz başta olmak üzere Yunanistan halkına hayırlı olmasını dilerim.