• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • https://twitter.com/rumelibalkanfed

                      
RUMELİ BALKAN DERNEKLERİ FEDERASYONU

Ufuk SÜSLÜ
ufukssl@hotmail.com.tr
IRAK ANADOLU " SANCAK "
04/03/2015
IRAK ANADOLU " SANCAK "

Anadolu´nun mahzun, yalnız kalmış ve boynu bükük en ırak diyarıdır "Sancak".Osmanlı`nın Avusturya-Macaristan`a bıraktığı Bosna`nın aksine, o dönemde (19. Yy.`ın son çeyreği) iki sancak kalmıştır Devlet-i Aliye`nin elinde.Biri İskenderun sancağı, diğeri de Novi Pazar sancağı.Novi Pazar şimdiki Sancak bölgesinin başşehiridir ve o dönemde Novi (yeni) Pazar deyince akıllara Sancak gelirdi.En son Mareşal Fevzi Çakmağın da görev yaptığı bu Anadolu topraklarını, Osmanlının sahiplenememesi üzerine Avusturya-Macaristan işgal etmiştir.

Daha sonra 6 Nisan 1941 de Almanlar tarafından işgal edilen Sırp-Hırvat-Slovenya birliği olarak adlandırılan Yugoslavya, Josip Tito kumandasındaki "Partizan"lar tarafından işgalden kurtarılarak Komünist rejimle idare edilen bir ülke halini almıştır.Yugoslavya; Sırbistan, Hırvatistan, Slovenya, Bosna, Makedonya,Karadağ, Sancak ve Voyvodina birliğinden oluşuyordu.

Tito 1964 de Boşnak kimliğini tanımış, 1974 de ise Anayasa`da Yugoslavya`nın kurucu unsurlarından sayılmıştır.Sancağın konumu ise farklıydı.Voyvodina ve Karadağ özerk bölge olarak tanımlanırken, Sancak uluslararası antlaşmalar ve belgelerle özerk olarak tanınmasına rağmen henüz hak ettiği statüye kavuşturulmamıştı.

Sancak sinsi bir planla önce Bosna`dan sonrada Anadolu´dan koparılmıştır. Günümüzde ise Sırbistan ve Karadağ tarafından tam ortadan ikiye bölünmüş ve işgal edilmiştir.Bosna Hersek, Sancağı gözden çıkarmış görünmektedir ve Türkiye´nin de Sırbistan´a verdiği destek sayesinde Sancak Uluslararası yalnızlığa itilmiş, makus talihine karşı tek başına mücadele etmek zorunda bırakılmıştır.Sancağın yek vücut olarak tanınan coğrafyadaki nüfusu 500 bin iken, şimdi bu nüfus ikiye bölündüğünden 120 bini "Karadağ Sancağı"nda, geri kalanı da "Sırbistan Sancağı"nda yaşamaktadır.

Sancağa ilk özerkliğini (1578) veren ve tanıyan Osmanlıdır.Sancak Bosnayı oluşturan 7 bölgeden biri olarak kabul edilmiştir. 17. yy. Sonunda ise Bosna`nın yanında Özerk statü ile yer almıştır.1878 Berlin kongresinde bu durum tescil edilmiş ve Sancak hak ettiği statüyü Milletler cemiyetinde hukusal olarak eline almıştır.Bu belge ve durum günümüzde hala geçerliliğini korumaktadır.Bunun aksine uluslararası bir karar yoktur.Fiilen şu anda Sancak iki ülke tarafından işgal edilmektedir.

Berlin belgesine göre Sancak, Bosna Hersek, Sırbistan ve Karadağdan ayrı bir bölge (vatan) veOsmanlı hinterlandında (Anadolu topraklarında) yer almaktadır.Anadolu toprakları terimi tüm Osmanlı hinterlendını kapsamaktadır, Küçük Asya havzasını (Türkiye) ise günümüzde Anadolu olarak bimekteyiz.

Novi Pazar sancağı, 14 Haziran 1878 Berlin kongresinde Avusturya-Macaristan, Osmanlı ve Almanya tarafından tanınarak Osmanlıya bırakılmıştır.21 Nisan 1879 da aynı ülkelerin İstanbul antlaşmasıyla, Novi Pazar sancağı olarak hukuki bir statüye kavuşturulmuştur.Sırbistan ve Karadağ bu anlaşmayı yok sayarak 1912-1913 de Sancağı işgal etmişlerdir.İşgalden sonra her iki ülke aynen günümüzde de olduğu gibi Sancağı aralarında paylaşmışlardır.1913 Belgrad anlaşmasıyle Sancak resmen ikiye bölünmüştür.Uluslararası bir hüküm içermediğinden Belgrad belgesi geçerli değildir.Sadece Sırbistan-Karadağın kabul ettiği bir belgedir.

Tüm bu olanlara karşı Sancak Boşnakları boş durmamış, milli birlikler ve partiler kurarak bölgelerinde ölümüne mücadele etmişlerdir.İlk resmi bağımsızlık ve milli mücadele toplantılarını Sjenica (Siyenitsa okunur) da 1917 yılında yapmışlardır.Tüm liderleri bu toplantıdan sonra yakalanıp hapse atılmış ve bazılarıda işkence ile öldürülmüştür.

20 Kasım 1934 de isePlevlija da "Sancak anti-Faşist Milli Kurtuluş Konseyi" ni kurdular.Amaçları Sancağın tekrar özerkliğine kavuşturulmasıydı.
Sancak "Plesibite" hakkını 25-27 ekim 1991 de Yugoslavya´nın dağılmasıyla kullanmış; referandum sonucunda 264.156 seçmenin 185.437 sinin katılımıyla % 98.92 lik kabul oyu alarak kendi iradesiyle siyasi özerklik konumunu resmen onaylamıştır.Bilindiği gibi "Plesibite" bir kez yapılır.Bu sonuca binaen Sancak Milli Konseyi, 6 Haziran 1993 de Cenevre konferansında özerklik talebinde bulunmuş ve başvurusunu yapmıştır.Hala cevap beklemektedir.Türkiye´nin desteğine ihtiyacı olan Sancak maalesef umduğu desteği bulamamıştır.Kaldı ki Türkiye geçtiğimiz dönemde BM de 2 yıllığına yetkili olarak görevde yapmıştı.

Sancak Demokratik Eylem Partisi, 1990 lardan günümüze, Sancağın tek ve etkili siyasi yapılanmasıdır.STK olarakda (11 Mayıs 1991) Süleyman Ugla´nin`in başkanlığını yaptığı (SMMK) Sancak Müslümanları Milli Konseyini görüyoruz.Ugla´nin daha sonra baskılardan dolayı Türkiye`ye gelmiş ve 3 yıl SMMK`nın Ankaradaki ofisinde görev yapmıştır.Daha sonra dönmüş ve seçimleri kazanan 3 Boşnak Milletvekilinden biri olmuştur.Şu anda Tadiç hükümetinde Devlet Bakanı olarak görev yapmaktadır.
Nitekim SMMK `nın kurulduktan sonra gerçekleşmesinde payı oduğu halk oylamasının sonucunda elde edilen haklar ve 4 Kasım 1991 La Haye anlaşmasının 2. Bölümünde kabul edilen muhtıraya göre; "Sancağın sınırları değiştirilemez" denmesine rağmen, Sırbistan ve Karadağ uluslararası kararlar ve anlaşmaları hiçe sayarak aksini yapmışlar, sonucunda da Sancak ikiye bölünmüş olarak günümüze kadar gelmiş ve gelecekte de bir sorun yumağı olarak karşımızda durmaktadır.

SANCAK AB`YE KURBAN MI EDİLİYOR ?

Gerek Türkiye ve BIH, gerekse Sırbistan (ve Karadağ) politikalarına bakacak olursan, Sancak konusunda ele avuca gelebilcek çok somut birşeyler göremeyiz.Acaba bu ülkelerin bir Balkan politikası varmı ve varsa Sancak bunun neresinde yer almaktadır?

Balkanlar ve Adriyatikteki tüm Müslümanların ve Boşnakların bir arada ve birlikte kalmasını sağlayan "İslam Birliği" (Meşihat) sistemi vardır.Bu sistem, Türkiye ve diğer İslam ülkelerinde olmayan ve pek de anlaşılamayan bir Milli birlik ağı ve iletişim sistemi olup, havzadaki müslümanların gelenek, görenek ve inançları doğrultusunda hareket etmesini sağladığı gibi, ortak hareket ve dayanışma ile sorunların tek elden (reis-ül ulema, baş müftü, ve imamlar) çözümünde kendini gösteren sağlam bir yapı arz eder.Kısacası bu sistem Balkan-Adriyatik Müslümanlarının "Kimliği" ni yansıtmaktadır.

Reis-ül ulemalık makamı Bosna´dadır.Aynı benzer sitem Bulgaristan, Makedonya, Arnavutluk, Kosova ve Yunanistan´da da vardır.Osmanlı coğrafyasında yaşanan ve yaşatılan "İslam Birliği" ancak bu şekilde korunmaktadır.Ortodoksların önündeki en büyük engel olduğundan sistem çökertilmek istenmektedir.

Sırbistan´daki müslümanlar ise Baş müftülük makamı ile temsil edilir.Şuan bu görevi Muammer Zurkoviç yürütmektedir.Sistemde göreve seçimle gelinir.Her 7 yılda bir imamlar konseyi seçim yapar ve "Baş Müftüyü" seçerler.Sancakta 170 imam vardır.Aynı kişi sadece 2 kez seçilebilir.
Boşnak Demokratik topluluğu (BDZ) ise STK olarak siyasi arenada, Müslümanların temsilciliğini üstlenmiştir.Başkanı Emir Elfiç de Zurkoviçi desteklemektedir.Her iki kurum birlikte çalışmaktadırlar.Bu çalışmanın son ürünü BANU (Boşnak İlim ve Sanat Akademisi)dir.16 Temmuz 2011 de ilk toplantılarını "Tüm Dünya Boşnakları Konferansı" adı altında icra ettiler. BANU, çalışmalarına BM şemsiyesi altında devam etme girişimlerine başlamış ve BM de bir ofis talebinde bulunmuştur.

Sırbistan ise karşı atağa geçerek, bu çalışmaları sekteye uğratmak istemektedir.Geçtiğimiz günlerde ortaya çıkan bir habere göre Sırbistan, 9 aydır Türkiye ile bu konularda gizli görüşmeler yapmıştır.Maalesef bu görüşmeler, Sancak İslam Birliğinin iradesi dışında olmuş ve birlik görüşmelere davet edilmemiştir.Hatta Reis-ül Ulema bile bu görüşmelerden bihaber bırakılmıştır.Türk hükümetinin ne yaptığı hala anlaşılamamıştır.

Bilindiği gibi sözde Kürt Sorunu(!) içinde açılımlar yapılmış ve hatta terör örgütü başı ile ve onun siyasi kanadıyl da gizli görüşmeler yapılmıştı.Daha sonra açıklanınca inkar edilmişti.Ama gerçek bu ya, gizli saklı ne kalabilir....

Komşularla "0 sorun" politikası gereğimi yapılıyor tüm bunlar?Düşmanlarımızı mı mutlu edeceğiz?Sırpların Türk düşmanlığı bilinmektedir.Sırplar 600 yıldır (1389 dan beri) her yıl intikam yeminlerini tekrarlarken, neden kapalı kapılar ardında bir bölgenin kaderi ile oynanıyor.Bu oyun ne için, derhal açıklanmalıdır.

UGLA´NİN MESELESİ

S.Uğla´nin vekil seçildikten sonra birden yıldızı parlayanlardan.Doksan larda sırplar´ın bir numaralı düşmanı iken bugün devlet bakanlığı görevini icra etmektedir.Haberlere göre, Tadiç A.Gül`ü arıyor ve hükümetine Müslüman vekilleri de almak istiyor.Gül araya giriyor ve Ugla´nin ile arkadaşlarını ikna ediyor.Onlarda hükümette bakanlık şartıyla bu teklifi kabul ediyorlar.Bu açıklamayı bizzat Zurkoviç yapmıştır.

Uglanin SMMK`nın sabık başkanıdır.Baş Müftü Zurkoviç ile arası açık olan S.Ugla´nin, Sırp hükümetinin aldığı yeni Baş Müftü ataması kararının altına imzasını atıyor.Şimdi hem seçilmiş, hemde atanmış 2 müftü var, sancakta.Reis-ül ulema ve 170 seçici imam hala Zurkoviçi desteklemektedirler.

Atanan Baş müftünün adı, Adem Zilkiç`dir.Zilkiç seçici imamların desteğinden yoksun olduğundan ilk iş olarak ilerde destek bulacağı imamların yetiştirilmesi için Sırbistan İslam Akademisini açmıştır.Şu an yaklaşık 30 imam ile kendine bir grub kurabilmiştir.İlginç olan ise bu akademiyi ilk tanıyan Ankara hükümeti olmuştur.Zilkiç ilk ziyaretinide Ankaraya yapmış ve umduğu desteği de almıştır.

9 aylık gizli görüşmelerin sonuçlarını ve içeriğini artık anlamakta zorlanmamaktayız.Hırvatistan, Sırbistan ve Karadağ, AB için adaylıklarına kesin gözüyle bakılan ülkelerdir.Türkiye`nin bunların desteğine ihtiyacı varmı? diyede sormak lazım.Bilindiği gibi yakın geçmiş bunun örnekleri ile dolu diplomatik rezaletlerin olduğunu göstermektedir.Yunanistanın NATO` nun askeri kanadına dönmesi, Kıbrıs referandumu, askeri ihaleler, satılan kamu işletmeleri vb durumlarda, önce Türkiye`nin sırtı sıvazlanmış daha sonra menfaetlerini alınca da Türkiye hep ötelenmiştir.

Şimdi sıvazlama sırası Sırbistan´dadır.AB`ye girince de ilk tekmeyi atacağı malumumuzdur.Ayak oyunları sonucunda en büyük zararı Adriyatik-Balkan Müslümanları görmektedir/görecektir.Sonuçları şimdiden bellidir; Sancak ikiye bölünmüştür.Hemde fiilen, önce coğrafi olarak ve Ardından "İslam Birliğinin " parçalanması ile sini ve siyasi olarak bölünmüştür, Sancak.Hatta bölünen tüm Bosnadır.Zaten BIH, Sancağın statüsü için gerekli mücadeleyi göstermemiştir.Hatta Sancağı gözden bile çıkarmıştır.Ben bunu bizzat yetkili birisininde ağzından duymuş ve şaşırmıştım (1995).Bu yetkili Bosna Konsolosluğunda çalışan ve Adana derneğimizin kuruluşunda Adana´ya gelen bir zat idi.

Derneğimizin adına Sancak adınında eklenmesini gündeme getirdiğimde, bana o bölge çoktan bizden çıktı gereği yok demişti.Bu bize BIH`in Sancak politikasının DAYTON`da bittiğini/bitirildiğini göstermektedir.Sancak ve Anadolu arasındaki fay hattı giderek derinleşmektedir.Unutulmamalıdır ki, Sancak Anadoludur.Anadolu coğrafi bir bütünlükten öte, kültürel ve inanç birliğinin sembolüdür.Ve bu sembol Adriyatik ve Balkanlarda kardeşlerimiz tarafından yaşatılmaktadır/yaşatılmak istenmektedir.

SONUÇ

- Türkiye derhal Adriyatik-Balkan politikasını gözden geçirmek zorundadır.Balkan İslam Birliği ve Adriyatik kaybedilmek üzeredir.

- Ugla´nin ve Zurkoviç Ankara`ya çağrılıp barıştırılmalı ve ortak bir güç dengesi kurulmalıdır.

- Bosnanın ve Sancağın birliği için, var olan "Meşihat sistemi" tüm kurumlarıyla işler hale getirilmelidir.Türkiye burada aktif rol oynamalıdır.

- Ankara, Reis-ül Ulemayı ve Baş İmamı muhatap almalıdır.Bunu yaparken de elbette bölge ülkeleriyle diplomatik sempatisini de, nezaket kuralları içerisinde takip etmelidir.Osmanlının politik ve siyasi devamı olan Türkiye, uluslararası anlaşmalar çerçevesinde hala bu havzada/coğrafyada söz hakkına sahiptir.

- 3 Boşnak vekil derhal Sırp hükümetinden istifa etmelidirler.Bunu şehitlerimizin ve Boşnakların birliği/onuru için yapmalıdırlar.Vekillikleri devam edeceğinden, diğer dini ve siyasi kurumlarla da bir olup Sancağın "Özerkliği" için çalışmalıdırlar.Bu hak zaten Berlin antlaşmasında verilmiş bir haktır.

- "La Haye konferansında" kabul gören sınırlar korunmalıdır.Boşnakların oyu olmasa, Karadağ bilindiği gibi bağımsızlığını alamayacaktı.Karadağlı siyasiler zaten işsiz olan Boşnaklara iş imkanlarını da sununca bu oyları garantilemişlerdi.Fakat bu Sancağa bölünmeyi de beraberinde getirmiştir.Aslında Sancak bir bütünlüğün olduğu sınırlarını koruyamamıştır.Bölünme ve ayakoyunları Boşnakları maalesef parçalamıştır.

- Türkiye, Adriyatik-Balkan arşivleri ve belgelerini kamuoyu ile paylaşılmalıdır.Osmanlı tapularının işlerliği sağlanmalı, zaman aşımından kurtarılmalıdır.Buralardaki mirasımıza sahip çıkılmalıdır.

- Karadağ ve Sırbistan´ın AB ye giriş vizesi Türkiye´nin elindedir.Plesibite (25-27 ekim 1991 de % 98 lik sonuçlanan) sonucu self determinasyon hakkını kazanan Sancağın uluslararası statüsü Türkiye tarafndan tanınmalı ve tanınması içinde çaba safedilmelidir.Konu İslam Konseyine getirilmelidir.

- BM de ofis için verilen mücadeleye destek verilmelidir. Sancağın Özerkliği konusunda da taviz verilmeden BM de temsil hakkı için gereken ne varsa yapılmalıdır.

- Sıfır problem politikası değil, problem yaratmayan komşu poliitkası uygulanmalıdır.Türkiye´nin diplomatik temeli sağlamdır.Dünyadaki 5 temel diplomatik kurumdan biri Türkiye diplomasisidir.Bu güç ile komşularımızın (sadece coğrafi değil aynı zamanda kültürel komşularımızda dahil) sorun yaratmayan ve çözüme ortak olan bir yapıya kavuşturulması sağlanabilirliği unutulmamalıdır.Sıfır problem politikası gelecek nesillere problem doğuracak sorunlara gebe bir yapı arz etmektedir.Şimdiyi kurtarma siyasası/politikasıdır.


669 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

TÜRKİYE PROXİ WAR/SAVAŞIN TAM MERKEZİNDE! - 08/03/2016
TÜRKİYE PROXİ WAR/SAVAŞIN TAM MERKEZİNDE!
"ÇUKUR"! DA SREBRENİTCA`YI YAŞAMAK - 06/08/2015
"ÇUKUR"! DA SREBRENİTCA`YI YAŞAMAK
Zoraki oyuna dâhil olmak. - 16/03/2015
Zoraki oyuna dâhil olmak.
ÇUKUROVA`DA İZ BIRAKAN RUMELİ DEVLET ADAMLARI - 16/01/2015
ÇUKUROVA`DA İZ BIRAKAN RUMELİ DEVLET ADAMLARI
BALKANLARDA MEVLEVİLİK - 19/07/2014
BALKANLARDA MEVLEVİLİK
BALKANLARDA TEFEYYÜZ ETMEK - 01/07/2014
Tefeyyüz, feyz almak kökünden türemiş feyz almak anlamında Osmanlıca bir kelimedir. Bir diğer manası da ilerlemektir.
BALKON KONUŞMASININ SIRRI NEDİR? - 02/06/2014
Dünü bugünle, bugünüde dünle yargılamasak da; bugünün alışkanlıklarının dünden geldiğini de unutmamak lazımdır diye düşünüyorum.
ADALETİN TEĞET GEÇTİĞİ COĞRAFYA!.. - 26/05/2014
Balkanlar´da neler oluyor? Trajedi bitmiyor bu topraklarda.20 yıl geçti aradan, değişen birşey yok henüz.
-İZM`LER VE MİLLİYETÇİLİK BAĞLAMINDA ERMENİ MESELEMİZİN ÇÖZÜMÜ NE OLMALIDIR? - 28/04/2014
İdeolojik emperyalist amaçlı -izm`ler (Faşizm, Komünizm, Sosyalizm, Nasyonal sosyalizm, Juizm v.d) in amaçları yayılmak ve inançlarını devşirmektir. Rejim ithal etmektir.